Biz Berit Dağı’na yaylaya çıkarken Aydınlı Aşireti de yaylaya gelir, Yedi Kardeş dolaylarına konarlar ve hayvan otlatırlardı. Aydınlı Aşireti’nin bir kısmı da karşımızdaki Binboğalara gidermiş. Bizim oraya gelen oymağın ileri gelenlerinden babamın dostu İsmail Ağa, Aydınlı Aşireti içinde kendilerine Berit’li, öbürlerine de Binboğa’lı denildiğini söylerdi. Bu da beni, acaba Beritan demek Berit’li demek mi diye düşündürüyor.
Söz buraya kadar gelmişken, Osmanlı Tahrir Defterinde (Türkman Yörükani Taifesi) diye adlandırılan, kışları Amik Ovası’nda ve Çukurova’da geçiren, yazları bizim dağlara yaylaya çıkan ve kendilerine Berit’li diyen bu Aydınlı Türkmen Aşireti’nin o günlerde beni hayrete düşüren bir özelliğini anlatmak istiyorum.
Benim çocukluğum yıllarında da bizim köyde kadınlar, kızlar evden uzak, çadırdan uzak yerlerde koyun, kuzu gütmezlerdi. Yalnızca, eskiden babasının evindeyken Kara Yusuf’un kızı Keçeli(2) güdermiş. Keçeli, takma adı idi. Ben tanıdığımda evli, oturaklı ve otoriter bir kadındı. Sözünü kimseden çekmezdi. Kocasını Keçeli’nin yönettiğini söylerlerdi. Sanıyorum bu Keçeli takma adı da kız olmasına rağmen keçeyi sırtına alıp erkek gibi çobanlık yaptığı için kendisine verilmişti. Bir de Keçeli’nin erkek kardeşi Kara Yusuf Ayci’nin kızı yaştaşım Esme kuzu güderdi. Onların da bizim de koyun sürümüz vardı. Esme ile ben kuzularımızı ve koçlarımızı güderdik. Sabah çıkıp akşamın nasıl olduğunu bilmeden kırda bayırda düşe kalka, oynaya güle günleri geçirirdik.
Aydınlı Aşireti’nin kadınları, kızları ise bizimkilerin aksine dağlarda yalnız başlarına sürü otlatırlardı. Benim gördüğüm hemen tüm Aydınlı kadın çobanların omuzlarında da bir tüfek bulunuyordu. Ben kuzu güderken bunlarla karşılaştığımız, otlak paylaşma konusunda zaman zaman tartıştığımız ve zaman zaman da ayrı ayrı otlayan sürülerimizin ara yerlerinde oturup dostça arkadaşlık ettiklerimiz de oluyordu. Dağ başı bu. İnsan insanı ilaç gibi arıyor ve yakınlaşmalar da olabiliyor.
O yıllarda benim dedemden kalan gümüş saplı hançerim vardı. Babam silah taşımama henüz izin vermiyordu. Aydınlı kadın ya da kız çobanları silahlı görünce çok kıskanıyordum. Bir gün Arpa Çukuru’nun üstünde ve Yedi Kardeş tarafında Topaktaş düzlüğünde sıkça karşılaştığımız Aydınlı kuzu güdücüsü Döne ile konuşuyorduk. Kıskançlığımın ve kız olduğu için Döne’yi küçümsememin etkisi altında ondan biraz uzaklaşarak (Haydi sık bakalım beni vurabilecek misin?) diye bağırdım. Döne gözünü kırpmadan silahı bana doğrulttu ve ateşledi. Buz gibi olmuştum. Bende bir şey yoktu ama kız ateş etmişti. Üç beş saniye süren ilk şaşkınlığım geçer geçmez Döne’nin yanına koştum. Dik durarak ve zoraki soğuk bir gülümseme ile korktuğumu belli etmemeye çalışarak (Gördün mü vuramadın) dedim. Sözümona, kendi yiğitliğimi göstermeye çalışırken Döne’nin de beceriksizliğini ve boş yere silah taşıdığını kanıtlamış oluyordum. İstifini bile bozmadan (Vurmak istemedim ki) dedi. İçim bir hoş olmuştu. Biraz önceki korkum ve şaşkınlığım gizli bir sevince dönüşmüştü.
Bu olay öğleden önce idi. Bu sevinçle, kuşluk(3) vakti çadıra gelip koyunlar sağıldıktan ve koyun kuzu emiştirildikten(4) sonra sofraya oturduğumuzda olayı sofradakilere övünerek anlattım. Anamın ağzı açık kaldı, elindeki sokum bulgur aşının üstüne düştü. Abim yerinden doğrularak suratıma okkalı bir sille indirdi....................................
------------------------------------------------------------------
Fransız işgali ile birlikte, bu durumdan rahatsız olan kişiler, işgal sahası olan Feke, Kozan, Haçından kaçarak Develiye 250-300 kişi kadar gelip sığınmışlardı. Gelenlerin çoğu Çukurova eşrafından tanınmış ve zengin kimselerdi .
Mustafa Kemal Paşa tarafından özel bir görevle Develiye gelen ve Kozan Heyeti ile görüşen Kılıç Ali Kozanlılara, Sivasa giderek Mustafa Kemal Paşa ile görüşmelerini söylemişti. Kozan Heyeti; Kurdoğlu Hulusi, Topaloğlu Halil ve Faik Üstün (Emmi Mustafa) 24 Ekim 1919da Sivasa vardılar. Mustafa Kemal Paşa Amasyada olduğu için Osman Tufan Paşa ile görüşmüşlerdi. 31 Ekim 1919da ise Kozan Heyeti Mustafa Kemal Paşa ile görüştüler. Üç kişilik Kozan Heyeti, işgal kuvvetlerine karşı Aydınlı aşiretinin 5000 kişi kadar silahlı kuvvet çıkarabileceğini söylediler . Toplantı sonucunda Kilikya Kuvây-ı Milliye Komutanlığının kurulmasına karar verilmiştir. Kilikya Kuvây-ı Milliye Komutanlığına topçu binbaşı Kemal Bey, yardımcılığına ise piyade yüzbaşı Osman Bey atanmıştır. Kemal Beye Kozanoğlu Doğan Bey, Osman Beye de Aydınoğlu Tufan Bey takma adları verilerek mücadelede komutanların adı bir süre gizli tutulmuştur .
-------
Yahyalı da
Dikme, Karaköy, Avlağa, Çamlıca, Ulupınar köyleri halkıyla birlikte Aydınlı aşireti ve diğer aşiretlerin de yardımlarını alan Yahyalı halkı, düşmanın büyük bir kısmını imha ettiği gibi,Develi'ye ulaşmalarını da engellemişlerdir.Dikme, Çamlıca köylerinde bulunan yerli Ermeniler'den hayatta kalanlar apar topar bölgeyi terketmişler, bazı Ermeni kızları ise evlenerek (Dikme'den Ateş Ağa, Sazak'dan Mevlüt Ağa vs.)(96) bu köylerde kalmışlardır
--------
karaisalı
Aladağlar’da bulunan Aydınlı Aşireti’nden 300 kişilik bir grubunda katılımıyla gerekli hazırlıklar tamamlanarak plan gereğince faaliyetlere başlandı.30 Mart’ta Karsantı (Aladağ), 1 Nisan 1920’de Karaisalı ele geçirildi.
bpynu inceli oymağı araştırması
http://www.belgeler.com/blg/15c0/erdemli-nin-arpacbahsis-kasabasi-nda-yasayan-boynuinceli-oymagi-nin-sosyo-kulturel