Gezlevi Hikayelerinden
Irbık Ülüğü
Belen bunarının yakınlarındaydı ebe kadının evi. Çok bilgili becerikli pratik zekalı birisi olduğundan herkesin derdine koşardı.
Bir akşam yorgunluktan kapılarını besmelesiz bırakmış,uyuyakalmıştı.
Geç vakitlerde kapısı güm güm vuruldu.
Kim o diye kapıya gidince tanımadığı kadınlı erkekli bir grup görünce şaşırdı ve korktu.
-Ne istiyorsunuz bu gece vakti,kimsiniz kimlerdensiniz?
-Beğimizin karısı doğuracak şurda ilerde konakladık.Sorduk soruşturduk,bu işlerden sen anlıyormuşsun ,haydi düş önümüze gidelim.
Üzerine yün habasını giyer,çarıklarını çekiştirir,kalabalığa karışır.Yolda kendi aralarında konuşan grubu dinleyince, şu sözler dikkatini çeker.
“Oğlan olursa mal garıya,gız olursa vay garıya.. “ Bir değil iki değil sanki dillerinin pelesengi, şarkısı bu sözler.Zaten kuşkuludur bu vakitte kendisini sürükleyen,bilmediği kişilerden , hele hele yakın köylerin obaların da halkına benzemeyen bu insanlardan.
“Dur hele der” aklından.Telaşeye verme beynini sakin olmaya çalış,bu geceyi anlatırsın sen”
Gelincik ini denilen yere varırlar.Meşaleler yanmakta,beyin güzel karısı terler içinde acıyla kıvranmaktadır.
-“Ebe kadın geldi,ebe kadın geldi.” Gürültüsü arasında açılırlar ve ebe yanaşır hastaya. “Hemen sıcak su temiz çarşaflar getirin,kalabalığı da uzaklaştırın buradan. İki kadın kalsın yeter.”
Bir müddet sonra çocuk doğar.Güzel bir kız çocuğu…
“ Eyvah ki eyvah “ derler kadınlar, “Ebe kadına yazık olacak.”
Ebe mevzuyu çoktan anlamıştır. Kız doğarsa hayatı riske girecektir ve girdi de…
İki tarafına bakınır.
“Irbığı getirin ırbığı” der.
Irbığın ülüğünü balmumuyla yapıştırıp,kızı oğlan bebesi kılığına sokar. Kadınlar çok sevinirler.”Beğimizi çağırın beğimizi,bir oğlu oldu,muştulayalım”
Beğ koşarak gelir,bir sevinç vaveylası kopar,in ve inin önü çınlamaktadır gece yarısı.
Beğ gürler.
“-Ebe kadını mükafatlandırın,bol para verin ona evine de götürüverin.
Aç eteğini ebe, der genç bir gelin.” Bu verdiklerime iyi sahip ol. Şansın varmış,bebek oğlan oldu.Sen mala garkoldun”
Gızılbükte eteğindekilerin soğan kabuğu olduğunu gören ebe kadın,bırakıverir eteğinin ibiğini,döker soğan kabuklarını. Ama yine de şükretmektedir,bu geceyi böyle atlatmaktan. Eve varınca kapısını besmele ve dualarla iyice küsükler. Ellerini açıp, “Yarabbi sana sığınırım. Esirge beni” der.
Bir iki saat sonra in tarafından büyük bir gürültünün evine yaklaşmakta olduğunu duyar,korkar titrer yatağının içine iyice büzüşür. Kalabalık “ Mum eriyekaldı düştü ırbığın ülüğü, Sırıdagaldı bebeğimizin bülüğü… Vay garı sana vay garı sana…” diyerek yaklaşmaktadır.
Kapıya dayanırlar .
“Eyvah” derler. “Okunmuş küsüklenmiş bu kapı,sabaha da az kaldı açamayız biz bunu”
Ha zorlarlar de zorlarlar,horozlar ötmeye başlayınca üzgün ağlamaklı uzaklaşıp giderler.
Sabah olunca kadın korkuyla kalkar abdestini alır,namaza durmaya hazırlanır.Kuşağının arasında bir parıltı gözüne ilişir;bakar ki soğan kabuğu şeklinde sapsarı altın…
Gurudereye doğru bir cin göçünün o gece gittiğini söylerler birkaç gün sonra.