AŞIK ÖMER GEZLEVİLİDİR
Aydınlı Aşiretine mensup Aşık Ömer, bu gün yani 2007 yılı durumuna göre Konya İli Hadim İlçesi,Gezlevi Beldesi doğumludur. Aydın ili ifadesi Aydınlı aşiretinin yaşadığı Toros yamaç ve yaylalarıdır. Aşık Ömer zamanında bu günkü Aydın şehri Güzelcehisar olarak adlandırılmaktaydı.Ayrıca Aydın ili diye bir siyasi yapılanma yoktu.
Sosyolojik anlamda ki Aydın ili ise tekraren ifade edeyim,Aydınlı Türkmenlerinin yerleştiği konup göçtüğü yerlerdir.
AŞIK ÖMER
Gezlevi’lidir Aşık Ömer. Ondan sonra gelen aşıklarca pir kabul edilmiştir.Hece ölçülü olsun divan edebiyatı ölçülerinde olsun şiirlerinde üstün başarı göstermiştir.Şiirlerinden üç örnek verelim.
KOŞMA
Dedim dilber yanakların kızarmış
Dedi, çiçek taktım gül yarasıdır.
Dedim, tane tane olmuş benlerin
Dedi, zülfüm değdi, tel yarasıdır.
Dedim, dilber sana yazıldı kanım
Dedi, neler dersin benim sultanım?
Dedim, kimler sarmış ince miyânın
Dedi, kendim sardım kol yarasıdır
Dedim, bu Ömer’in aklını aldın
Dedi, sevdiğine pişman mı oldun?
Dedim, dilber neden sararıp soldun
Dedi, çektiklerim dil yarasıdır.
İSTANBUL DESTA
Coşkun sular gibi çağladım aktım
Bülbül gibi ah u efganımız var
Şadırvan altların seyrine baktım
Ahırkapusu’nda seyrânımız var
Ben seni severim evvel ezeli
Takınmış başına fıstık kazeli
Sereserpe Yenikapı güzeli
Lângakapısı’nda yârânımız var.
Cibali’de içtim aşkın dolusun
Baştanbaşa seyreyledim yalısın
Tüfekçiler zapteylemiş delisin
Unkapanı gibi mizânımız var
Balıkçılar şikarına dolaşır
Müşteriyi aldatmağa uğraşır
Gümrükte de didebanlar savaşır
Üsküdar’dan gelir kervânımız var
Semai
Şu karşıdan gelen dilber
Gelir amma neden sonra
Bir selama kail oldum
Verir amma neden sonra
Bahçede açılan güller
Dalında öten bülbüller
Bize tan eyleyen dilber
Çürür amma neden sonra
Gördüm yarimin yüzünü
Öptüm dostumun gözünü
Aradım buldum izini
Buldum amma neden sonra
Kolumdan uçurdum bazı
Yeter ettin bana nazı
Aşık Ömer’in niyazı
Geçer amma neden sonra
Osmanlı ülkelerinden Balkanlar ve Anadolu’yu adım adım dolaştığı ordu ile seferlere katıldığı bilinmektedir.Bir şiirinde “Vatan-ı aslimiz Aydın ilidir
Tehi sanman Ömer Gezlevi’lidir” demesinden hareketle Aydın’lılar ve Kırım Gözleve’liler de Aşık Ömer’i sahiplenmişlerdir.Şiirlerinden örneklerde görüldüğü gibi Kırım Türkçesini (Tatarca) çağrıştıracak en ufak bir iz bulunmamaktadır.Kırımlı olsaydı şiirlerinde bu şivenin özelliklerini görebilmemiz gerekirdi.Aydın’lı olmasına gelince Aşık Ömer Aydın Türkmen grubuna dahil (Aşireti) dir.Ancak Aydın Türkmenleri Orta ve Batı Toroslar üzerine yayılmış çok geniş bir coğrafyada yaşamışlar dır. Gezlevi,Gündoğmuş,Alanya civarları da bu Türkmenlerin yoğunlaştığı topraklardır. Bugünkü Aydın şehri Germiyanoğulları komutanlarından Aydın Bey’in adını taşımaktadır.Dolaylı olarak o da Aydın aşiretinden olabilir ancak Ömer Gezlevi’lidir cümlesi Aydın ili (Aydın aşiretinin yaşadığı her yer) Gezlevi beldesi aşık Ömer’in kesinlikle doğduğu yerdir.Rahmetli Mahmut Yanar’a konuyu sorduğumda; ” Aşık Ömer bizim köylüymüş oğlum, Helimlerin evinin orada evleri varmış.Bir ana bir oğulmuş.Sonra Ömer gurbete gitmiş.Mezarı Antalya Finike’deymiş.” Demişti.Eğitmen Ramazan Sakarya ise bu konuda orijinal bir bilgiye sahip olmadığını İvriz köy enstitüsünde çocukların Aşık Ömer Hadim Gezlevilidir bilgisine ulaştıklarını ve o sayfayı koparıp köye getirdiklerini söylemişti. Üzülerek belirtmeliyiz ki köyde, Aşık Ömer 17.YY. saz şairi olmasından yani çok eski bir geçmişi olmasından dolayı yeterince hatırlanmamaktadır. Ayrıca yakın yıllarda köyde saz çalanların horlanması saz çalanlara abdal gözüyle bakılması da bu unutmayı hızlandırmıştır.
İslam Ansiklopedisi (Diyanet yayınları cilt 4) ,Türk Edebiyatı (Ahmet Kabaklı cilt 2) ve Saadettin Nüzhet Ergun nun Aşık Ömer Divanı,Şükrü Elçin in Aşık Ömer adlı kitabları ve Halk anlatışlarından yararlanılmıştır.
Gezlevi Aydınlı Türk Grubunun Güzlesidir... Güzle evi--GEZLEVİ
PROF.A.ÇAY'A GÖRE AYDINLI GRUBU KARAKEÇİLİLERİN BİR KOLUDUR.
Aşık Ömer'le ilgili tezimde Aşık Ömerin Gezlevili olduğunu açıklarken,Aydın İli denen yurdun,bu gün kü Aydın İli olmadığını,Aydınlı Türk grubunun yaşadığı Toroslar olduğunu iddia etmiştim.
Bu iddiamın doğruluğuna dair bazı delilleri aşağıda sunuyorum.
P.Alford Andrews tarafından yazılan Mustafa Küpüşoğlu tarafından çevrilen 320 sayfalı,Ant yayınları-Aralık 1992 de yayımlanan Türkiye'de etnik gruplar kitabına göre;
Aydınlı ismi bir yörük grubunun adıdır.Toros Dağları boyunca Maraş'a kadar olan bölgede yaşamaktadırlar.Sünni müslüman ve hanefi mezhebine mensupturlar. İçlerinde Alevi müslüman gruplara da rastlanmaktadır.
-----------------------------------
Başka ve dağınık kaynaklardan elde ettiğim verilere göre ise Aydınlılar 1691-1694 yılları arasında Akdeniz Bölgesi,Orta ve Batı Anadoluya zorunlu iskana tabi tutulmuşlardır. Bu zorunlu iskan politikası 1934 yılına kadar sürmüş,bu süre zarfında Aydınlılar; Antalya,Alanya,Aydın,Manavgat,İsparta,Muğla,Maraş,Antep,Hatay,Adana ve Mersin civarlarına yerleştirilmişlerdir.
Önceki ve bu bilgiler doğrultusunda düşünüldüğünde GEZLEVİ Aydınlı Türklerinin bir obasıdır,güzlesidir. İskan edildikleri bir yurt köşesidir.
BU ARADA GEZLEVİ'DE ÇOK KULLANILAN AYDIN'A GİTMEK VE AYDINCI GİTMEK DEYİMLERİNİ BEN ŞÖYLE ANLIYORUM;
Aydına gitmek; Köy dışına uzaklara çalışmaya gitmek... Aydınlı Türklerinden bir grup Gezleviyi önce güzle sonra kışlak olarak kullanmaya başlayınca,ekonomik darlıklara uğradıkça kazanmak için uzaklara çalışmaya gitmekte,ama nereye? Diğer aydınlı Türklerinin yerleştiği iş bulabileceği,dost bulabileceği,akraba bulabileceği her yere...Antalya-Alanya sahil hattına,Denizli - Güzelcehisar (AYDIN) -İzmir hattına,Bursa-Adapazarı-İstanbul hattına...Düşününüz insan gurbete çıkarken tabii ki önce kendi ile aynı kültürü paylaşan, insanların yanına hele hele kan bağı da varsa mutlaka o insanların yanına gider.Giderken de söyler köyde kalanlara Aydına gideceğim.Yani emmilerin dayıların,amcazadelerin dayızadelerin yanına...
Aydıncı gitmek; Karı koca tartışmaları ve geçimsizliklerinde kadının geçici olarak baba veya akraba evlerine gitmesi...
Bu tanım nasılda kendiliğinden tarihi süreci de açıklayıverdi.Gezlevi'de kalan Aydınlı Türklerinden alınan gelinler veya köy içinde evlenenler kocalarından biraz daha uzun süre ayrı kalmak istediklerinde mutlaka emmi,dayı,dede,nine yanına sığınacaktır.Yani Gezlevi Aydınlılarından yakınlardaki veya uzaklardaki diğer aydınlı akrabalarına sığınacaktır.
Bu terimlerin kullanıldığı yerleşim yerleri de kesinlikle akrabamızdırlar.Yani onların geçmişi de Aydınlı etnik grubuna dayanır.
Mevlüt Yanar Araştırmacı...
Coğ.Öğretmeni.
Aydınlı Türkleri
Bu günkü Aydın ili dışında yaşıyan Aydınlı aşireti ile ilgili bir diğer bilgi aşağıdadır.Türkiyenin etnik yapısını araştıran yazar Ali Tayyip Önder'in kitabından..
Türkiye'de yaşayan etnik gruplar
Türkiye birçok etnik grubu barındıran bir ülkedir. Ulus-devlet anlayışı nedeniyle nüfus sayımlarında etnik köken sayımı yapılmadığı için bir etnik kökenin nüfusunun ne kadar olduğu tespiti tam olarak yapılamamaktadır. Bazı kişiler ve gruplar bu tahmini yapsalar da genelde objektif kalmayı başaramamaktadırlar.
Türkiye'de yaşayan etnik gruplar şu şekilde sınıflandırılıabilir:
Türk: Avşar, Yörük, Manav, Türkmen, Tahtacı, Tatar, Nogay, Pomak, Kırgız, Karapapak, Terekeme, Gacal, Azeri, Özbek, Harzem, Çepni, Oğuz, Kırımçak, Karaçay, Balkar, Kazak, Kumuk, Karakalpak, Uygur, Ahıska, Muhacır, Gagavuz, Salurlu, Yerli, Pallık, Dadaş, Gakkoş, Efe, Abdal, Aydınlı, Aşiret, Sıraç, Nalcı, Çaylak, Teber, Beydili, Barak, Şirvan, Karabağlı, Şaman, Torbeş, Oratakçı, Amuca, Bedrettinli, Karamanlı, Patriot, Kırım Tatarı, Yakut, Hazar, Karakeçili, Sarıkeçili, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Torlak, Kasap, Kıvırcık, Peçenek, Kıpçak, Göçmen, Çıtak, Eybek, Zeybek, Sancaklı, Dobrucalı, Afgan Türkü.
|
|
Aşık Ömer Döneminde Gezlevi Çevresinde Siyasal Durum.
Aşık Ömer'in yaşadığı yıllara 17. Yüzyılın ikinci yarısı siyasi olaylarına bir göz atacağız. Yani 1650- 1700 yılları arasında Osmanlı ülkesinin Konya- İsparta –Karaman- Ermenek dörtgeni 
içinde kalan Gezlevi çevresinde neler yaşandı özetleyeceğiz.
(Aşık Ömer 1619-20 lerde doğdu,1707 de öldü .)
1620 den itibaren şu padişahlar ülkeyi yönetmektedir. II. Osman (Genç Osman), IV.Murat, I. İbrahim (Deli diye anılır.).... 1648 Yılında İbrahim tahttan indirilerek yerine IV. Mehmet padişah yapılır. 1687 yılında II. Süleyman sonra II. Ahmed ve II. Mustafa III. Ahmed padişah olur. Ancak 1655 lere kadar İpler saray ağalarının ve valide sultanlardan Kösem Sultan’ın elindedir. IV. Murat döneminde nizam sağlanmış olmasına rağmen İbrahim dönemi ve oğlu IV. Mehmet’in ilk yıllarında da ülkenin birçok yeri gibi Gezlevi çevresi de eşkiyalık,huzursuzluk ve zulüm içersindedir. Nedenleri genellikle sarayın kötü yönetiminden kaynaklanmaktadır. Öyleki birçok devlet görevi parayla alınıp satılmakta,kadılar,mültezimler,sancak beyleri rüşvetle işbaşına getirilmekte, daha çok rüşvet veren olunca da aynı görev yeni kişiye devredilmektedir. atanan verdiği rüşveti çıkartmak için halka zulüm etmekte vergileri kat kat artırmakta,üretimi geriletmekte halkı çift bozanlığa ve eşkiyalığa sürüklemektedir. Yine rüşvet vererek atandığı görevden alınan komutan veya diğer görevliler devlete asi olup huzursuz olan halkı yanına toplayıp devlete kafa tutmakta ve ülkenin huzurunu tamamen bozmaktadır. 17. Yüzyılda Konya ve İsparta bölgelerinde Katırcıoğlu, Haydaroğlu ve sair celaliler zaman zaman üzerlerine gönderilen hükümet güçlerini yenerek yöreyi yaşanması zor alanlardan eylemişlerdir.
Bu huzrsuzluk devam ederken Kösem Sultan öldürülmüş, Padişah yaşı küçük olmasına rağmen bazı değerli devlet adamlarının önermesiyle Köprülü Mehmet Paşa’yı vezir-i azamlığa yani başbakanlığa atayarak ülkede geçici de olsa bir huzur dönemi kurulmasını sağlamıştır. Köprülü şiddet de kullanarak ülkede ve Gezlevi yöresinde sükuneti sağlamayı başarmıştır. Halkın silahları toplatılmış keklikler ötüşünce “ Öt bakalım gidinin kekliği arkanda paşalar var,öt bakalım öt.” sözlerinin duyulduğu tarih kitaplarına geçmiştir.
Köprülü Mehmet Paşa ölünce yerine başbakanlığa Köprülü Fazıl Ahmet Paşa atanmış, bu Köprülü zamanında da ülke iyi yönetilmiştir. Yalnız 1672 yılında Beğşehri, Bozkır ve Aladağ’da huzrsuzluk yine nüksetmiş ve Divan-ı Hümayun kararıyla içinde Gezlevililerin de bulunduğu halk Kıbrıs adasına sürgüne gönderilmiştir. Hatta bir grup sürgün kendilerini götüren geminin kaptanını öldürerek tekrar Anadoluya dönmüşler ve yakalanmamak için Afyon Kütahya taraflarına kaçmışlardır.
Acaba Aşık Ömer niye Gezlevi’ye dönmemiş sorusunun cevabu budur işte. Celali eşkiyasının kol gezdiği bir zamanda devletçe sürgüne tabi tutulmuş bir diyara gelmek sürgünü ve cezayı göze almak değil midir?
Aşık Ömer Osmanlı devletinin huzursuz bir dönemini idrak etse bile Devlet hala dünyanın en büyük devleti durumundadır. Fakat fikir ve ifade hürriyetinin sıkıntılı olduğu dönemlerde kelleyi koltuğa almadan yaşanan sosyal siyasi ve ekonomik olayları şiire konu etmek mümkün değildir. Aşık Ömer’de iktidarı kızdıracak yaklaşımlardan uzak durmuş,divan edebiyatı geleneğinin gerektirdiği şekilde sevgilinin kakülleriyle servi boyuyla ebrularıyla lebleriyle şiirlerini ve ömrünü doldurmuştur. Öyleki Osmanlı’nın perişan olduğu II. Viyana kuşatması ve bozgunundan tek cümleyle bile bahsettiğini gösterir bir şiir kırıntısına rastlamış değiliz. Karlofça antlaşması gibi Osmanlı Devletinin çok büyük oranda toprak kaybettiği antlaşmayla ilgili tek mısra yok. Sadece iktidarın ve padişahın hoşuna gidecek şekilde küçük başarıları abartan birkaç şiire rastlamaktayız.
Köprülü Fazıl Ahmet Paşanın ölümü ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşan’nın Viyana Bozgunu gerekçesiyle idamı sonrası ülkede huzur yine dibe vurmuş. Padiaşah IV. Mehmet padişahlıktan uzaklaştırılmış, vezir-i azamlar sık sık değiştirilmesine rağmen huzur sağlanamamış, devlet her geçen gün kötüye giderken, ülkede üretim gerilemiş halk fakirleşmiş, devlet adamlarının halkı soyması artarak devam etmiş,devlete güven azalmış, Gezlevi yöresinde Karamanoğulları döneminden beri Osmanlıya duyulan güvensizlik artmıştır. Öyleki bugün bile “osmanlı “ kelimesi. Şu cümledeki gibi olumsuz anlamda kullanılmaktadır. “O mu? Ne osmanlı kadındır o. Onun alına feline mi erilir?” Yani Osmanlı hileci sahtekar kalleş anlamlarında kullanılmaktadır. Az da olsa şu anlamı da hala kullanılmaktadır. “Ne Osmanlı kadın ya; bilmediği yapamadığı bir şey yok!” Yani akıllı becerikli anlamı da sürdürülmektedir.
Evet maalesef Aşık Ömer döneminde yani özellikle 1683 den sonra Osmanlı devletinin hem içte hem dışta büyük bir çöküş yaşadığı görülmektedir.
Zaman zaman sarayla ve orduyla yakın ilişki içinde gördüğümüz şair Ömer ihtiyarlık yıllarında merkezde de sükunetin kaybı dolayısıyla İstanbul’u terketmiş yine kendi aşireti Aydınlı’nın yaşadığı bölgelere dönmeyi düşlemiştir. Ama Gezlevi’ye gelememiştir.
Mezarının İstanbul’da Yemiş iskelesinde olduğunu Ayvansarayi yazmış ise de doğruluk ihtimali zayıftır. Gezlevi’li Mahmut Yanar (ölüm 1972) 1970 lerde onun mezarının Finike’de olduğunu söylemişti. Ancak ölümüne ebcetle tarih düşürüldüğüne göre diğer şairlerin ölümden haberdar olmalarını gerektirir ki bu da ölüm yerinin İstanbul olması ihtimalini güçlendirir.
Gezlevi cumhuriyet döneminde bilhassa efelerin tasfiyesinin gerçekleştiği 1935 lerden sonra uzunca bir süre huzur içinde varlığını köy ve 1970 lerden sonrsa kasaba olarak sürdürdüyse de 2014 de çıkarılan Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen büyükşehir belediyesi kanunuyla karmakarışık bir statü ile mahalleye dönüştürülmüş olup tekrar bir müstakil idari birim olmanın özlemini yaşamaktadır.
XVII. Asır Padişahları
III. Mehmet (1595 – 1603)
I.Ahmet (1603 – 1617)
I.Mustafa (1617 – 1618 1.defa)
(1622 – 1623 2.defa)
II. Osman (1618 – 1622) (Muhtemelen Aşık Ömer bu dönemde doğdu.1619 da)
IV. Murat (1623 – 1640)
Deli İbrahim (1640 – 1648)
IV. Mehmet (1648 – 1687)
II. Süleyman (1687 – 1691)
II. Ahmet (1691 – 1695) (Aşık Ömer 1707 de öldü.)
II. Mustafa (1695 – 1703)
III. Ahmet (1703 – 1730)
AŞIK ÖMER’de BUGÜN GEZLEVİ’de YAŞAYAN KELİMELER
“Der ki Aşık Ömer sade söyleriz -İlm-i hakikatte biz can özleriz ( sayfa 35 de)
Postumuzun abdalıyız gözleriz- Tekye-i aşk içre yolu erkanı “.....Gözlemek
...................................................................................................................................................................
Yüzüme bakmadı ol serv-i hıraman nideyim (sayfa 467)
Vaslını ol perinin arzu kılar can nideyim
Dedim ol güzele billahi yolunda öleyim
Baktı hışm ile bana dedi ölürsen kime ne..........hışm
Zahm-ı tirinle benim sinemi deldin yaramaz
Ömer’i terk edip ağyaramı aklın yaramaz
Gayrı şükr eyle beni yaralı buldun yaramaz
Seni koğlayayım olsun gidi yosma ninene.........koğlamak...gidi
...................................................................................................................................................................
Bend olanlar dilbera kullabına kaküllerin....kullap
Adımı asla getirmez hatıra cüz ü küllerin
Aşık-ı nalanı olmuştur o gül ru güllerin
Koma ayaklarda asla kıymetin bülbüllerin
.............................................................................................................................................................
Bad-ı saba yare selam et benden
Niçün gelmez zülfün taramamış mı
Çıkarıp hatırdan bıraktı gözden
Sor ona bendesi yaramamış mı
....................................................
Dostumun gerdanı samsafi gümüş
Ayırmış zekatın başkaca komuş....... gomuş
Müstehakın bulsam verirdim demiş
Be canım Ömer’i görememiş mi
............................................................................................................................................................
Sayfa 90....şiir 5
Ey diriğa kim yine aldı beni cezb-i heva
Yine çeşmim kıldı ta ser te ser nakş-ı siva
El çekip vaz gelmiş iken cümleden ben bi –neva
Yenile bir cevri çok dildara oldum müptela........Yenile
Şiir 7
Yine bir yüzden yöneldi ah firkat bana
Dehr içinde arttı gittikçe gam-ı mihnet bana
Arayerde kalmışım na çar bi dil na murad.......Arayer
Bir yana el ta’nı galip bir yana gayret bana
..........................................................................................................................................................
Benim sen çeşm-i şehlaya Elim ermez gücüm yetmez
Elim irmez gücüm yetmez
Sen gibi zülfü Leyla'ya
Elim irmez gücüm yetmez
Cemalin göreli cana
Muhabbet elverdi bana
Benim bir veçhile sana
Elim irmez gücüm yetmez
Seninçün zar ü giryanım
Çıkar eflake suzanım
Sen gibi maha sultanım
Elim irmez gücüm yetmez
Ömer kaldı mateminde
Ziyade var gönlü sende
Şimdi olup sana bende
Elim irmez gücüm yetmez
................................................
Şiir 16 dan
.............................
La deme ey peri pendim aseldir
Ağır ol yeynilik tab’a keseldir......yeynilik
Şecer-i meyveye darb-ı meseldir
Dokunur a’dadan bin seng-i hara
Hidayet olunca aşık-ı cana
Erişir elbette sırrı nihana
Serfürü eylemez değme bir cana.......değme
Yeksandır yanında a’lü vü edna.....
....................................................................................................................
Şiir 24
Hiç değildir ol adu geçti beni cananıma
Kim bilir ne türlü al etti benim sultanıma......al etmek
Hak bilir kar etti a’dası rakibin canıma
Fitne vü fücür olan ağyara nettim ey saba
Talihim yoğ umuş ol böyle imiş aksi felek
Kim kulu olsam çekdirir ahir ol emek....emek çekmek
Şol kadar yalvarı gördüm eylerim minnet dilek.....yalvara görmek
Geçmedi ol ruhları gülzara n’ettim ey saba
...................................................................................................................................................................
Şiir 37
Bir garibim şüphesiz hasret mekan ağlar bana
Onun içün guşe-i vahdet ağlar bana
Ey felek kahrın heman sen bana mı gördün mehel......... mehel görmek
Bir gedayım hane-i mihnet mekan ağlar bana
..................................................................................................................................................................
Hayvan ların ele alındığı şiir 43
Teyin daldan dala yelip gezmede.....................teyin
Sıçan duvarları delip gezmede
Gelincik bulduğun çalıp gezmede
Huda köstebeği yaratmış ama
...............................................
Devekuşunun darbı yeğindir sakın.....yeğin
Görürsen yanına uğrama yakın
Beğendinse tüyün başına takın
Yelewğinden olur bir güzel ciga
......................................
Çaylak karakuştan döner mi meğer
Daima kerkenes serçeyi öner..... önger
Adet olmuş sungur kuşuna değer
Ölüsü dirisi bin altın baha
.....................................................
Angıdı öğretip beslerler diri.....angıt
Ügü harap eder öttüğü yeri....ügü
Kuğuyu kaçırmaz alır esiri
Çil ile güvercin hasmı atmaca
..........................................................................................
Şiir 57...Peygamberden bahseder.
Göbeği terinden ervah-ı islam
Geldi çün zuhura buldu hoş hıram
Ut yeri terinden fehm eyle kelam...ud yeri...fehm eyle
Küffar-ı müşrikin olundu icra
........................................................
Şiir 92
İblis-i bed kara atıp sengimi
Zemzemle ağ etsem kara rengimi
Kabe-i şerifte tutup dengimi
Medine’ye doğru kılsam azimet
.......................................................................................................................
Şiir 96
Efendim sevdiğim sizde kadimi bu mudur adet........kadimi
Cefa vü cevriniz bizde nedendir koymadı takat
..................................................................
Ömer der ey gözü ahu yeter cevrin cihandır bu
Vefadan geçdim ey meh ru cefana yok mudur gayet
..............................................................................................................................
Şiir 120
Ey ömer üç pay et ol rızkını Hak verir ayan
Birisin ye birisin yedir birin eyle nihan
Düşmene kalsın ko muhtaç olma dosta tek heman
Hep yüze güler iyi gün dostudur halk-ı cihan
Her ki,me kılsan gönül alemde arz-ı ihtiyaç
Ol sana Tanrı selamın vermez gözün aç....Tangrı selamı
...................................................................................................................................................
Şiir 121
Sabr ile el yudu zar u giryeden Eyyub’u gör..... el yudu
Sabr ile erdi murada hazreti Yakub’u gör
Sabr ile talip olanlar buldular matlubu gör
Her işi müsta’cele ruzi değildir ilm-i renç
Akıdıp Aşık Ömer dilden kuduret abını
Onun ile dideden tarh eyle benlik habını
Yasdanıp ihlas ile künc-i tevekkül babını .......yasdanıp ( yaslanıp değil)
Mün’am-ı sabr olmayan şahsa verilmez ruz-i hac
Mihnete sabr edelim ke’s sabrı miftahü’l ferec
.....................................................................................................
Şiir 130
Tabi olmuş hal ü hatt ü zülfüne Çin ü Hoten
Gül ü nergislerin ister Sıfahan’dan haraç
Yine müjgan askerin çekmiş celali kaşların
Ta Karaman illeridir kastı almak gibi bac
......................................................................................................................................................
Şiir 131
Ey saba yarim gibi gelmez yola gördün mü hiç....yola gelmek
Cevri çok ihsanı yok bakmaz kula gördün mü hiç
Dilrubalar içre ol hercayi yarimden benim
Kirpiği kaşı siyah çeşm-i ela gördün mü hiç
Mah cemaline perişan eyledin mi sünbülün
Gonca-veş düğmelerin çözdün mü derdin mi gülün
Biribirinden ırdın mı muteber kaküllerin ......ırmak
Arza girdin mi ruhundan kam ala gördün mü hiç..
.......................................................................................................
Şiir 147
Ne mehruda meylim ne mehveşteyim
Söyünmeyip yanar bir ateşteyim......söğünmek
Cünun –i aşk ile keş-a-keşteyim
Rah-ı meşakkatte olalı seyyah
Ömer hali değil cihan şöyle bil
Ehl olanı bilir yine ehl-i dil
Hak-i mezellette sürünse bin yıl
Fehm eder gevheri görünce sarraf.......fehmetmek
......................................................................................................................................
AŞIK ÖMER’de BUGÜN GEZLEVİ’de YAŞAYAN KELİMELER
“Der ki Aşık Ömer sade söyleriz -İlm-i hakikatte biz can özleriz ( sayfa 35 de)
Postumuzun abdalıyız gözleriz- Tekye-i aşk içre yolu erkanı “.....Gözlemek
...................................................................................................................................................................
Yüzüme bakmadı ol serv-i hıraman nideyim (sayfa 467)
Vaslını ol perinin arzu kılar can nideyim
Dedim ol güzele billahi yolunda öleyim
Baktı hışm ile bana dedi ölürsen kime ne..........hışm
Zahm-ı tirinle benim sinemi deldin yaramaz
Ömer’i terk edip ağyaramı aklın yaramaz
Gayrı şükr eyle beni yaralı buldun yaramaz
Seni koğlayayım olsun gidi yosma ninene.........koğlamak...gidi
...................................................................................................................................................................
Bend olanlar dilbera kullabına kaküllerin....kullap
Adımı asla getirmez hatıra cüz ü küllerin
Aşık-ı nalanı olmuştur o gül ru güllerin
Koma ayaklarda asla kıymetin bülbüllerin
.............................................................................................................................................................
Bad-ı saba yare selam et benden
Niçün gelmez zülfün taramamış mı
Çıkarıp hatırdan bıraktı gözden
Sor ona bendesi yaramamış mı
....................................................
Dostumun gerdanı samsafi gümüş
Ayırmış zekatın başkaca komuş....... gomuş
Müstehakın bulsam verirdim demiş
Be canım Ömer’i görememiş mi
............................................................................................................................................................
Sayfa 90....şiir 5
Ey diriğa kim yine aldı beni cezb-i heva
Yine çeşmim kıldı ta ser te ser nakş-ı siva
El çekip vaz gelmiş iken cümleden ben bi –neva
Yenile bir cevri çok dildara oldum müptela........Yenile
Şiir 7
Yine bir yüzden yöneldi ah firkat bana
Dehr içinde arttı gittikçe gam-ı mihnet bana
Arayerde kalmışım na çar bi dil na murad.......Arayer
Bir yana el ta’nı galip bir yana gayret bana
..........................................................................................................................................................
Benim sen çeşm-i şehlaya Elim ermez gücüm yetmez
Elim irmez gücüm yetmez
Sen gibi zülfü Leyla'ya
Elim irmez gücüm yetmez
Cemalin göreli cana
Muhabbet elverdi bana
Benim bir veçhile sana
Elim irmez gücüm yetmez
Seninçün zar ü giryanım
Çıkar eflake suzanım
Sen gibi maha sultanım
Elim irmez gücüm yetmez
Ömer kaldı mateminde
Ziyade var gönlü sende
Şimdi olup sana bende
Elim irmez gücüm yetmez
................................................
Şiir 16 dan
.............................
La deme ey peri pendim aseldir
Ağır ol yeynilik tab’a keseldir......yeynilik
Şecer-i meyveye darb-ı meseldir
Dokunur a’dadan bin seng-i hara
Hidayet olunca aşık-ı cana
Erişir elbette sırrı nihana
Serfürü eylemez değme bir cana.......değme
Yeksandır yanında a’lü vü edna.....
....................................................................................................................
Şiir 24
Hiç değildir ol adu geçti beni cananıma
Kim bilir ne türlü al etti benim sultanıma......al etmek
Hak bilir kar etti a’dası rakibin canıma
Fitne vü fücür olan ağyara nettim ey saba
Talihim yoğ umuş ol böyle imiş aksi felek
Kim kulu olsam çekdirir ahir ol emek....emek çekmek
Şol kadar yalvarı gördüm eylerim minnet dilek.....yalvara görmek
Geçmedi ol ruhları gülzara n’ettim ey saba
...................................................................................................................................................................
Şiir 37
Bir garibim şüphesiz hasret mekan ağlar bana
Onun içün guşe-i vahdet ağlar bana
Ey felek kahrın heman sen bana mı gördün mehel......... mehel görmek
Bir gedayım hane-i mihnet mekan ağlar bana
..................................................................................................................................................................
Hayvan ların ele alındığı şiir 43
Teyin daldan dala yelip gezmede.....................teyin
Sıçan duvarları delip gezmede
Gelincik bulduğun çalıp gezmede
Huda köstebeği yaratmış ama
...............................................
Devekuşunun darbı yeğindir sakın.....yeğin
Görürsen yanına uğrama yakın
Beğendinse tüyün başına takın
Yelewğinden olur bir güzel ciga
......................................
Çaylak karakuştan döner mi meğer
Daima kerkenes serçeyi öner..... önger
Adet olmuş sungur kuşuna değer
Ölüsü dirisi bin altın baha
.....................................................
Angıdı öğretip beslerler diri.....angıt
Ügü harap eder öttüğü yeri....ügü
Kuğuyu kaçırmaz alır esiri
Çil ile güvercin hasmı atmaca
..........................................................................................
Şiir 57...Peygamberden bahseder.
Göbeği terinden ervah-ı islam
Geldi çün zuhura buldu hoş hıram
Ut yeri terinden fehm eyle kelam...ud yeri...fehm eyle
Küffar-ı müşrikin olundu icra
........................................................
Şiir 92
İblis-i bed kara atıp sengimi
Zemzemle ağ etsem kara rengimi
Kabe-i şerifte tutup dengimi
Medine’ye doğru kılsam azimet
.......................................................................................................................
Şiir 96
Efendim sevdiğim sizde kadimi bu mudur adet........kadimi
Cefa vü cevriniz bizde nedendir koymadı takat
..................................................................
Ömer der ey gözü ahu yeter cevrin cihandır bu
Vefadan geçdim ey meh ru cefana yok mudur gayet
..............................................................................................................................
Şiir 120
Ey ömer üç pay et ol rızkını Hak verir ayan
Birisin ye birisin yedir birin eyle nihan
Düşmene kalsın ko muhtaç olma dosta tek heman
Hep yüze güler iyi gün dostudur halk-ı cihan
Her ki,me kılsan gönül alemde arz-ı ihtiyaç
Ol sana Tanrı selamın vermez gözün aç....Tangrı selamı
...................................................................................................................................................
Şiir 121
Sabr ile el yudu zar u giryeden Eyyub’u gör..... el yudu
Sabr ile erdi murada hazreti Yakub’u gör
Sabr ile talip olanlar buldular matlubu gör
Her işi müsta’cele ruzi değildir ilm-i renç
Akıdıp Aşık Ömer dilden kuduret abını
Onun ile dideden tarh eyle benlik habını
Yasdanıp ihlas ile künc-i tevekkül babını .......yasdanıp ( yaslanıp değil)
Mün’am-ı sabr olmayan şahsa verilmez ruz-i hac
Mihnete sabr edelim ke’s sabrı miftahü’l ferec
.....................................................................................................
Şiir 130
Tabi olmuş hal ü hatt ü zülfüne Çin ü Hoten
Gül ü nergislerin ister Sıfahan’dan haraç
Yine müjgan askerin çekmiş celali kaşların
Ta Karaman illeridir kastı almak gibi bac
......................................................................................................................................................
Şiir 131
Ey saba yarim gibi gelmez yola gördün mü hiç....yola gelmek
Cevri çok ihsanı yok bakmaz kula gördün mü hiç
Dilrubalar içre ol hercayi yarimden benim
Kirpiği kaşı siyah çeşm-i ela gördün mü hiç
Mah cemaline perişan eyledin mi sünbülün
Gonca-veş düğmelerin çözdün mü derdin mi gülün
Biribirinden ırdın mı muteber kaküllerin ......ırmak
Arza girdin mi ruhundan kam ala gördün mü hiç..
.......................................................................................................
Şiir 147
Ne mehruda meylim ne mehveşteyim
Söyünmeyip yanar bir ateşteyim......söğünmek
Cünun –i aşk ile keş-a-keşteyim
Rah-ı meşakkatte olalı seyyah
Ömer hali değil cihan şöyle bil
Ehl olanı bilir yine ehl-i dil
Hak-i mezellette sürünse bin yıl
Fehm eder gevheri görünce sarraf.......fehmetmek
......................................................................................................................................
Örnek Aşık Ömer Şiirleri.
Bir kaşı hilale meyletti gönül
Çağı geçmiş amma yine bir hoşça
Yanağı gülleri beyaza dönmüş
Ruhler solmuş amma yine bir hoşça
Aşık eğlencesi hubların şahı
Naz ü istiğnayı koymamış dahi
Hatt-ı ruhsariyle zülf-ü siyahı
Henüz gelmiş amma yine bir hoşça
Cevreyleme bana ömrümün varı
Rind meşrep ol artık terkeyle arı
Hatadan hıfzede cenab-ı Bari
Yiğit olmuş amma yine bir hoşça
Ömer der vaslına varan öğünsün
Alemde heman o safasın sürsün
Vakti gecikmeden meyvasın versin
Sona kalmış amma yine bir hoşça...
s.Nüzhet Ergün 'ün kitabından
----------xxxxxxxxxxxx-----
Benim sen çeşm-i şehlaya
Elim irmez gücüm yitmez
Sen gibi zülfü Leylaya
Elim irmez gücüm yetmez
Bu mısraları okuyunca siz Aşık Ömer'in Gezlevi'li olduğundan kuşku duyar mısınız?
"Elim irmez gücüm yetmez" hergün ebe dedelerimizin onlarca defa kullandığı güzel bir ifade değil mi?
Aşık Ömer Şiirlerinde Gezlevi'de çok kullanılan Kelimeler
(Gadimi) dostluğa gönlün yoğidi.----Gadimi
Hışma gelip ya atayı neylersin---Hışm
Ademin eğninden hulleyi soyan---Eğn
Anlar eğinlerin üryan eyledi-Eğn,Üryan
Eyledi onlara şeytan iğvayı-iğva
Aşık Ömer şimdi Mecnuna akran-akran
Aşıkın katarın çekip yidemen-Yidemen
Derdini çekenin bağrı tuç olur---bağr,tuç
Bu aynı oyunum senindir senin-Ayın oyun
Sen sağ ol sevdiğim dar-ı dünyada-Darıdünya
Aşık Ömer kulun kurbanın olsun-Kulun kurbanın
Efendim kande gidersin beni de bilece al git-Bilece
Anam atam bir tıfıl kardaşım aldın ey felek-Anam atam (Bu mısra Aşık Ömerin ana ve babası ile bir kardeşini kaybettiğini gösteriyor.)
Sim ü zerden ver haber ol yane düştü ortalık-Ortalık
Gezdirip kasap gibi kannareden kannareye-Ganere
Hayr-ı ahşamdan sabahın şerrini hoş gördüler.
Okudum derun i dilden hem mahabbet namesin-Derun-i dil
Hacılar bayramıdır gurban olayım yoluna-Hacılar bayramı
Tek duruken yine nettin neyledin sultanıma-Tek durmak
Velfecri okunur anın üstüne-Velfecri okumak
Tespit ettiklerim bunlar var.Tabii hem Gezlevi de hem de diğer yerlerde çok kullanılan kelimeleri almak doğru olmazdı.Ben bu kelimeleri diğer yerlerde bu şekilde kullanılırken duymadım.
Aşık Ömer'den Çiçek Şiiri....(Aşık Veysel Aşık Ömer'i tanıyordu galiba... "Çiğdem derki" şiiri bu şiire ne kadar çok benziyor.)
Bahar geldi gül açıldı
Külli rahmetler saçıldı
Dürlü çiçekler açıldı
Kangımız a'la çiçektir.
Lale eder ben laleyim
Cümlenizden ben alayım
Hem senayım hem safayım
Kangımız a la çiçektir.
Karanfil beni ekerler
Beğlere pişgeh çekerler
Alur saksıya dikerler
Kangımız a la çiçektir.
Menevşe eder hey Tanrı
Aşıklar söylerler doğru
Niçün benim boynum eğri
Kangımız a la çiçektir
Sünbül derki kanım aktır
İçimizde hiç kem yoktur
Cümlemiz yaratan haktır
Kangımız a la çiçektir.
(Sünbül dediğimiz çiçek diğer yerlerde kardelen olarak adlandırılır.Esas sümbül ise beyaz değildir. Aşık Ömer de bizim gibi Kardelene sünbül demekte.)
Ömer tuttu sünbül sözün
Getürsün çiçeğin yüzün
Gonca ikaz etse gözüm
Her biri a la çiçektir.
Şiir örnekleri verilmeye devam edilecektir.
Aşık Ömer
Aşıkların pirisin sen
Saz omzunda diyar diyar
Anadolu,Bulgar,Tatar
Gezenlerden birisin sen
Gönlümüzde dirisin sen
Aşiretin Aydın ili
Doğum yerindir Gezlevi
Övmek için ne demeli
Aşıkların pirisin sen
Gönlümüzde dirisin sen
Mevlüt Yanar
|
|