Kaynak gösterilmeden siteden alıntı yapılamaz.
|
|
|
|
|
KULYANAR - Denizden Yaylalara
|
|
Toroslar
“Üstü Yayla Altı Deniz”
Yazı ve fotoğraflar
Sinan SEYDİOĞULLARI
Yüksek yaylalara çıkmayalı neredeyse bir yılı buluyor. Dağlar çağırır derler, ama ekip olarak bir araya gelmek öyle kolay olmuyor. Neyse, geç de olsa dağların havasından ve suyundan gıdamızı alalım diyor ve bu defa Kuşyuvası’ndan Gökbel Yaylası, Köprübaşı, Çamlıalan Köyü, Karaköy, Bedan Köyü üzerinden Yellibeli geçip Türkler Yaylası, Dipsiz Göl ve Alacabel’den geri dönmeyi planlıyoruz.
Sabahın alaca karanlığında yola çıkıyoruz. Gece yağan yağmur, çevreye toprak kokusu yaymış, yollar hala ıslak... İlk molayı Gökbel Yaylası’nda veriyoruz. Yaylanın orta yerindeki çayırlığın kenarında bulunan, iki minareli cami hemen fark ediliyor. Yaylada hızlı bir yapılaşma sürüyor. Böyle giderse, Gökbel Alanya’nın en kalabalık yaylası olacak. Akdağ’ın başı yine çıplak ve dumanlı... Ayandere Vadisi ve Çobanece Tepesi’ni seyrederek, Gömülgen’den aşağıya doğru, kışlakçı Köprübaşı’na iniyoruz. Köprübaşı ve çevresinde bol miktarda, sebze ve meyve üretimi yapılıyor. Çamlıalan Köyü’nden itibaren tırmanmaya başlıyoruz. Sağımızda, halkın Kudret Kalesi diye adlandırdığı tepe var. Karaköy tarihi bir yerleşim yeri... Derin kanyonlar oluşturan Saylıca Deresi’nin kenarında yükselen sivri tepenin zirvesinde, Bizanslılardan kalma bir kale yapısı bulunuyor. Bedan’a geliyoruz. Artık buradan sonra köy yok!
Saylıca Kanyonu
Yaylalara gidiyor yolumuz. Gece yağan yağmur, burada toprak yolları adeta balçık haline getirmiş ve yer yer su birikintileri oluşturmuş. Neyse ki, aracımız araziye uygun... Direksiyonda da Kerim arkadaşımız var. Çevresinde yaşlı andız ağaçları bulunan Tabakhanı, yılların yalnızlığı ve yorgunluğuyla rampanın kıyısında, öylece duruyor. Kim bilir bu yaşlı han nice yolculara, nice çobanlara ve sürülere kucak açmıştır? Tırmanmaya devam ediyoruz.
Tabakhanı
Harmancık Yaylası’nda, yine tek başına duran hanlardan birini geçiyor ve Gürlevik Yaylası’na varıyoruz. İki bin 100 metre yüksekliğiyle Torosların hakim noktalarından birini oluşturan Yellibel’de, hava belirgin bir şekilde serinliyor. Çevrede vargit çiğdemleri var. Çadırçukuru Yaylası solumuzda kalırken, Çaşırevi Yaylası yoluna iniyoruz. Gevne Çayı’nın kaynağı burada bulunuyor. Burada doğan su, Silifke’de Akdeniz’e dökülüyor. Mescitli’yi geçiyoruz. Arazi tekdüze ve çıplak... Uzakta, Karapınar Deresi Kanyonu görülüyor. İki bin metrenin üzerindeyiz ve rüzgar sert esiyor. Güneş’in bulutlarla dansı dağlarda gölgeleniyor. Yol kenarında bulunan çeşmelerin soğuk sularından içiyoruz.

Yellibel Civarı

Çeşme. Gülbahar Gölü'ne Giderken
Gülbahar Gölü’ne geliyoruz. Koca bir kayanın altındaki kaynağına kadar çıkıyoruz. Daha yukarıda çok gözlü ve genişçe duran bir mağara bulunuyor. Buradan Yöremece Yaylası’na geçiyoruz. Gölekan Gölü ileride, yolun aşağısında bulunuyor. Bunlar buzul kökenli göller. Arpalık Deresi’ni geçip Kepenekbucağı Yaylası’na, oradan da Alanyalıların çıktığı en yüksek yayla olan, iki bin 300 metre yüksekliğindeki Gökin Yaylası’na gitmeyi planlıyoruz, ancak yolumuzun üstüne sis çöküyor. İlerlemek imkansız, geri dönüyoruz.

Kepenekbucağı Yaylası Yolu
Yaylacıların hemen hemen tamamı göçmüş... Çobanlar, sürüleri ve çoban köpekleri hala duruyor. Yörükler, sürüyü kurtlardan koruyacak olan çoban köpeklerini sekiz aylık oluncaya kadar insanlarla görüştürmüyor ve kendinden büyük köpeklere dövdürtmüyor. Boğuşmada işine yarasın diye, boyunlarına dikenli tasmalar takılıyor, kulakları kesiliyor ve koşarken gözlerinin yaşarmaması için, burunları dağlanıyor. Buralarda, Bozkır yöresinin köpeği iyi bir üne sahip... “Canavar kovacak köpeğin kuyruğu omzunda olur” diyorlar.

Çoban Köpeği
Suçıktı Pınarı. Türkler Yaylası
Çaşırevi’nden Sulucameydan Yaylası yoluna dönüyoruz. Çevrede çok sayıda subatanı bulunuyor. Yüzey suları, bu doğal deliklerden yeraltına iniyor. Türkler Yaylası yolunda, Suçıktı Pınarı kıyısında mola veriyoruz. Geyik Dağı’nın eteklerinden çıkıp Söbüçimen Yaylası Devekorusu Mevkii’nde batan sular buradan yeryüzüne çıkıyor ve Orhan Deresi’ni oluşturuyor. Bu yörede irili ufaklı çok sayıda göl bulunuyor. Alanya, Manavgat, Akseki, Gündoğmuş, Bozkır, Hadim ve Taşkentlilerin çıktığı bu yüksek yaylalar adeta birer elek gibi... Yapısında bol miktarda kalker bulunan Toroslarda, çok sayıda mağara ve inlere, irili ufaklı çukurluklara, karın yenisinin eskisine karıştığı kar deliklerine, subatan olarak da bilinen düdenlere, yeraltı dereleri ve yeraltı gölleri gibi karstik oluşumlara sıklıkla rastlanıyor. Özellikle aynı yeraltı su sistemi içerisinde yer alan Söbüçimen ve Gevne yaylalarında, çok sayıda düden bulunuyor. Türkler Yaylası’ndan Eğri Göl’e doğru yol alıyoruz. Deniz tutkunu olan Halit arkadaşımız ilk defa geliyor buralara... Rüzgar burada da sert esiyor.

Eğri Göl
Asfalt yol, Söbüçimen’e kadar gelmiş... Karıngöl’ü geçiyor ve Çakıllı Yaylası yoluna dönüyoruz. Bu arada, yoldan çıkıyor ve bir süre çıplak, küçük tepeler üzerinden gidiyoruz. Biraz ilerideki Yenicepazar Yaylası kenarında Küllü Gölü, daha kuzeyde ise bahar aylarından sonra kuruyan Duruca ve Cemalalanı Gölü bulunuyor. Kuru gölleri dolaşırken yolumuzu kaybeder gibi oluyoruz. Elimizdeki haritaya göre, Boztepe Yaylası yolunu göstermesi gereken yol levhasının ters yöne doğru yönlendirilmiş olduğunu fark ediyor ve Evliya Çelebi’yi anıyoruz. Sultan Alaeddin Keykubad’ın askerlerinin Alanya Kalesi’ni fethe giderken, Alaybeyler Yaylası’nda, polonun ve golfün atası sayılan çöğen oyunları düzenlediği söyleniyor. Buradan, Adil arkadaşımızın yaylası olan iki bin rakımlı Merdiven Yaylası’na geliyoruz. Manavgatlılarla ortak olarak kullanılan yayla, Alanyalıların çıktığı en kuzeydeki yayla... Bir şeyler atıştırıyor ve Bülbüllüsu Çeşmesi’nin soğuk suyundan içiyoruz. Mangalın ateşini İtfaiye müdürü arkadaşımız söndürüyor ve buradan ayrılıyoruz.
Harita
Dipsiz Göl
Kumboğazı ve Sülek Alanı’nı geçiyor, Dipsiz Göl’den Alacabel’e çıkıyoruz. Hava kararıyor artık... Bir yayla gezisinin daha tatlı yorgunluğuyla Alanya’ya doğru yola koyuluyoruz.
|
|
|
GAM YÜKLERİ İLE YÜKÜMÜZ TUTTUK
Aşık ÖMERden
Gam yükleri ile yükümüz tuttuk
Hicran katarının kervanıyız biz
Feleğin ağusun aşında bulduk
Mihnet tekkesinin mihmanıyız biz
Hakikat yolunu tutmuş gideriz
Kemlik edenlere iy'lik ederiz
Hazret-i Hüda'nın emrin tutarız
Rah-ı hakikatın rehvanıyız biz
Ey Ömer aşk ile irfan yoluyuz
Serv-i tubaların servi dalıyız
Bizi sevenlerin biz de kuluyuz
Sevmiyenin şah ü hakanıyız biz
Bağrıma Ekin Tohum
Bağrıma ekin tohum
Yeşersin sakin ruhum
Milyonlarca yıl ben de
Yemyeşildim mutluydum
Canlılar gezdi tende
Sevgiliydim kutluydum
Bana ekseniz tohum
Gülümser temiz ruhuım
Ağaçlıydım ev oldum
Dallarım kuşa yuva
Sincaplara üst yoldum
Şen şakraktı dağ ova
Hasretim verin tohum
Murada ersin ruhum
Sel götürmesin beni
Sular şarkı söylesin
Yel üfürmesin emi
Çiçeklerle söyleşin
Bir kazma ve bir tohum
Sabırsız bekler ruhum
11.Şubat 2008
Mevlüt Yanar
Erişilmez
Bir erişilmeze duyulan özlem
Ruhları ateşte tava getirir
Dünya avucunda hükümdar olur
Belki mevlasına çabuk yetirir
Mevlüt Yanar
HADİM ADININ KÖKENİ
Hadim adını Keykubad’ın valisi Kamerüddin Hadim Bey den almıştır. (Büyük Sultan Alaaddin Keykubad Hadim Ermenek üzerinden Silifke’ye ordu yürütüp bölgeyi Ermenilerden temizleyince Kamerüddin Hadim Lala yı yöreye yönetici yapmış, onun başarılı yönetimi bahsedilen yerlerin Hadimeli olarak adlandırılmasını sağlamıştır.
Konuyla ilgili makalem Hadimin sesi gazetesinde 1994 te yayımlanmıştı. Bu konuda ipucu bilgileri Prof Osman Turan ın “Selçuklular Zamanında Türkiye” adlı eserinde bulunmaktadır.) Selçuklu sonrası Hadim İli Karaman Beyliğinin vatanı olunca İklim-i Karamanın bir parçası olmuş ve önemini yitirmiştir. Ancak idari birim olarak Merkezi bazen Pillonda (Taşkent-Pirlerkondu-Philedelfia…), bazen Hadim olmak üzere varlığını sürdürmüştür. 18.Yüzyılda Ebu Said Muhammed Hadimi’nin ülke çapında bilim ve tasavvuf adamı olarak ünlenmesi Hadim’i de Osmanlı Ülkesinde hatırı sayılır konuma yükseltmiştir. Zaman zaman Karaman ilçesine bağlanan Hadim 1926 da Hakettiği ilçelik ünvanını tekrar kazanmıştır.
http://www.gezlevi.com/2014/01/hadim-adinin-kokeni-hadim-nedir-nedemek/ |
|