Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak'ı Alai

Satışa çıkınca haberim olsun!
Favorilerime Ekle!

Kitap Özellikleri:
Dizisi: İnceleme Araştırma Dizisi
Türü: Türk Düşünce Tarihi, Ahlak Felsefesi, Siyaset Felsefesi
Kapak Tasarımı: Medine Efe
542 sayfa
Kitap Boyutları: 13,5x21 cm
Karton Kapak
Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
1. Baskı 2005
|
 |
Kitap Açıklaması:
Kınalızade Ali Efendi (ö.979/1572) müderrislik, kadılık ve Anadolu kazaskerliği gibi görevlerde bulunmuş Osmanlı bilginlerinden birisi olup, ameli hikmet (pratik felsefe) konusunda önemli bir eser olan Ahlak-ı Alai adlı kitabın müellifidir. Kınalızade bu eserinde ferdi ahlak yanında aile ve devlet ahlakıyla ilgili düşüncelerini ortaya koyar. Ayrıca teorik felsefeyle ilgisi sebebiyle oldukça orijinal sayılabilecek nefs-ruh, ruhların evrimi vb. konulardaki görüşleri de bu eserinde yer alır.
Elinizdeki bu eser Kınalızade'nin ahlak felsefesini ortaya koymakta, onun engin kültürel mirası nasıl yansıttığını göstermekte, İbn Miskeveyh'in Tehzibü'l-ahlak, Nasirüddin-i Tûsi'nin Ahlak-ı Nasıri, Celaleddin Devvani'nin Ahlak-ı Celali ve Muhyi-i Gülşeni'nin Ahlak-ı Kiram adlı eseriyle karşılaştırmalar yaparak İslam dünyasında genel olarak hikmet-felsefe özelde ameli hikmet-pratik felsefe konularının muhtevasındaki gelişimi ve değişimi, felsefe-din ilişkisini gözler önüne sermektedir. Felsefe ve dinin nasıl iç içe geçtiği, felsefi kavramların nasıl dini muhteva kazandığı, günlük hayata ve topluma nasıl yansıdığı ve yansıtıldığı, teorik bilginin pratik hayata nasıl mal edildiği rahatça görülmektedir. Bu açıdan kültür hayatımız ve felsefe tarihimiz açısından oldukça önemli bir çalışmadır.
|
|
AHLÂK-I ALÂÎ
Kınalızâde Ali Efendi'nin (ö. 979/1572) Türkçe ahlâk kitabı.
Kınalızâde, 1564 yılında Şam'daki kaadılık vazifesi sırasında kaleme aldığı eserini, o zamanlar Suriye beylerbeyi olan Semiz Ali Paşaya ithaf etmiş, Ali adının “Yükseklik, yücelik” anlamındaki âlâdan türediğini göz önünde tutarak kitabına Ahlâk-ı Alâî adını verdiğini bealirtmiştir. [3] Müellifin ifadesine göre, “Hikmet-i ameliyye (ahalâk felsefesi) üzerine bir telif” olan eser. bir mukaddime ve üç bölüm halinde düazenlenmiştir. Mukaddimede, ahlâk felasefesi alanına giren konular, ahlâk ilmi ile ilgili terimler, ahlâk ilminin faydaları, amelî ve nazarî ahlâk, ruh ve terbiye meseleleri üzerinde durulmuştur. Bu kısım, insanın “Eşref-i mahlûkât” olduağuna dair bir bahisle son bulur. "İlm-i ahlâk'a ayrılan birinci bölüm ferdî ahalâk meselelerini ele alarak huy çeşitleri, faziletler, faziletlerin elde edilmesine engel olan ruh hastalıkları (reziletler), bunların tedavi usulleri, lisan terbiyesi ve konuşma âdabını konu edinmiştir.
İkinci bölüm aile ahlâkına (ilm-i tedabîr-i menzil) ayrılmıştır. Kınalızâde bu bölümde müslüman Türk ailesinin kuaruluşu, aile reisinin görevleri, küçükten büyüğe doğru aile fertlerinin hak, vaziafe ve mesuliyetleri hakkında bilgi veramiş, ailede terbiye usullerini örneklerle anlatmıştır. Aile müessesesine son dearece önem veren müellif, bu bölümün “ehlüiyâl terbiyesi” kısmında, evin düazenini ve aile huzurunu bozabileceği düaşüncesinden hareketle, taaddüd-i zevcât hakkında ihtiyatlı bir ifade kullanamakta ve şu tavsiyede bulunmaktadır: “Erkek, evinde, tende can gibidir. Niteakim iki bedene bir can olmadığı gibi iki eve de bir erkek yakışmaz.”
Üçüncü bölüm devlet idaresi ve siyasî ahlâk (ilm-i tedbîri medîne) ile ilgiliadir. Bu bölümde müellif, Türk milletinin asırlardır içinde yaşadığı ve yaşattığı devlet modelini anlatmaktadır. Mülkün korunması ve adaletin hâkim kılınması, devlet reisinin vasıf ve görevleriyle devalet adamlarının seçiminde uyulması geareken kurallar, devletin halk ile müanasebeti, ordunun gücü vb. konular bu bölümün önemli mevzularıdır. Eserin bu son kısmında adalet kavramı üzerinade ısrarla durulduğu görülür. Bölümün sonuna eklenen adalet dairesi şeaması ile devlet ordu-halk (reâyâ) büatünleşmesine işaret edilmekte, mülkün ancak adaletle ayakta durup devam edebileceği anlatılmak istenmektedir. Eserin sonunda. Eflatun ve Aristo'ya ait olduğu söylenen bazı öğütlere yer verilmektedir.
Tefsir, hadis, fıkıh, edebiyat, felsefe ve ahlâk konularını, Batı'da Aristo'yu. İslâm dünyasında Fârâbî. İbn Miskeveyh, Gazzâlî, Nasîrüddîn-i Tûsî, Celâleddin ed-Devvânî, Hüseyin Vaiz el-Kâşifî gibi müaelliflerin ahlâkla ilgili eserlerini çok iyi bilen Kınalızâde'nin bu kitabını sadece bir emirler ve yasaklar kitabı saymak mümkün değildir. Ayrıca söz konusu eser, iddia edildiği gibi kendisinden önace yazılan ve çoğu Farsça olan eski ahalâk kitaplarının bir tercümesi veya bunlardan yapılan bir derleme de değildir. Aksine, Ahlâk-ı Alâî İslâm ahlâkının gelenekçi, felsefî ve tasavvufî ekollerianin bütün ünlü temsilcilerinin fikirlerinaden faydalanılarak meydana getirilmiş, dili, üslûbu, metodu ve tertibiyle sahaasında şöhret bulmuş bir eserdir. Kitabın başındaki ifadelerden anlaşılacağı üzere müellifin en büyük arzusu, Ahlâk-ı Nâşırî, Ahlâk-ı Celâli ve Ahlâk-ı Muhsinî gibi Farsça eserler dışında Türkçe bir ahlâk kitabı yazmak ve bunu müsalüman Türk milletine armağan etmekatir. Gerçekten de geniş bir İslâmî külatüre dayanan, ilmî ve edebî ağırlığa saahip bulunan Ahlâk-ı Alâî, daha sonra yazılan Türkçe ahlâk kitaplarının hemen hemen hepsine kaynak olmuştur. Müaellif, diğer eserlerinde olduğu gibi Ahalâk-ı Alâî’de de ağır bir üslûp kullanamış, zaman zaman seçili ifadelere yer vermiştir. Eserin bu özelliğini, okunup anlaşılmasını güçleştiren bir âmil olarak kabul etmek mümkündür. Bununla bearaber Kınalızâde mücerret ahlâk konualarını işlerken nazarî bilgileri, çoğu mevasuk olan kıssalarla müşahhas hale geatirmiş, Farsça mesneviler, Arapça şiiraler, Türkçe kıta ve beyitlerle eserini süsaleyip güzelleştirmeyi başarmıştır. Müelalifin nazarî konulara bu tarzda yaklaşaması, ayrıca dilinin Türkçe olması, Ahalâk-ı Alâî'yi son zamanlara kadar Osamanlı mektep ve medreselerinde okuatulan ahlâk dersleri için esas kabul edialen meşhur ve yaygın bir kitap haline getirmiştir. Türkiye'de ve diğer İslâm ülkelerindeki kütüphanelerde eserin pek çok yazmasının bulunması da ona gösaterilen ilginin önemli bir delili olarak deağerlendirilmelidir.
Birçok yazma nüshası mevcut olan Ahlâk-ı Alâi’nin müellif nüshasının nearede olduğu bilinmemektedir. F. Babinger'in Ahalâk-ı Alâî'ye ait müellif nüsahasının Râgıb Paşa Kütüphanesinde [4] bulunduğuna dair iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. [5] Eser bir defa basılmıştır. [6] Bir cilt içinde üç kitap halinde yapılan bu itinasız baskı toplam 415 sayfadan ibarettir [7] Ahlâk-ı Alâî bazı müellifler tarafından ihtisar edilmiştir. Bunlar arasında. Osmanzâde Ahmed Tâib'in (ö. 1137/1724), İstanabul'un çeşitli kütüphanelerinde nüshaaları bulunan meselâ [8] Hülâsatü'l-ahlâk ile Yağlıkçızâde Ahmed Rifat Efendi'nin (ö 1894), önce Bergüzâr [9], daha sonra da Bergüzâr-ı Ahlâk [10] adıyla yaayımlanan eserleri sayılabilir. Ahlâk-ı Alâî’nin Batı dillerine tercüme edildiği de bilinmektedir. [11] Latin harfleriyle de iki ayrı cilt halinde ve bazı konulan kısaltılmak suretiyle sadeleşatirilerek yayımlanmıştır; Hüseyin Algül tarafından neşre hazırlanan I. Cilt [12], mukaddime ile birinci böalümü, Ahmet Kahraman'ın yayımladıağı II. cilt ise [13] diğer bölümaleri ihtiva etmektedir. [14]
Bibliyografya
1- Kınalızâde Ali Efendi. Ahlâk-ı Alâî, Bulak 1248.
2- Kınalızâde, aaakire.
3- Osmanalı Müellifleri.
4- Bursalı Mehmed Tâhir, Ahlâk Kitaplarımız, İstanbul 1939.
5- M. Ali Aynî, Türk Ahlâkçıları, İstanbul 1939.
6- Ferid Kam. “Kınalızâde Ali Çelebi”, DEFM, 1/4 (1332)
7- Yusuf Ziya. “Kınalızâde Ali Efendi'nin Terbiye Tealâkkisi”, Mihrab, sy. 4, İstanbul 1340.
8- Celâl Saraç. “Ahlâk-ı Alâî”, İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, 1, Ankara 1959.
9- Agâh Sırrı Levend. “Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten 1963. Ankara 1964.
10- Abdülhak Adnan Adıvar, “Kınalıazâde”, İA.
11- Abdülkadir Karahan. “Osman-Zâde Tâib”, İA.
12- Hasan Aksoy. “Ahlâk-ı Alâî”,