iletişim
     Gezlevi Tarihi ve Coğrafyası
     Aşık Ömer
     Oğuzname ve Gezlevi'de Bu gün Kullanılan Atasözleri
     M Yanar Hikayeleri
     DEVRENT--- Taih Olacak Tarihi DuvarYeni sayfanın başlığı
     Gezlevi'de Kullanılan Farklı Kelimeler
     Mevlüt Yanar Şiirleri
     Sağlık-Beslenme Sayfası
     Büyük Şairlerden
     Molla Mustafa,Sadrettin Kütükçü,Helim Mehmet,S.Kılınçer
     Nüfus
     iki İdam İki Şehit
     Gezlevi İçin Gerekli
     Bağcılık
     SEÇİM-MAHALLİ İDARELER
     Mantarlar
     KİRAZ HAK: HERŞEY
     Aladağ-Yerköprü
     Toktamış ATEŞ
     sosyal devlet
     Nürnberg'i Hatırladım
     coğrafya soruları
     Gezlevi'de Eski Ramazanlar
     fakılar-holuslar
     Denizden Yaylalara
     KOP ve Karayolu Yatırımlarında Durum
     M.Kemal Kronolojisi
     Kürt Meselesine Newsweek Yaklaşımı
     Zorunlu Askerlik
     Kahramanlar-Kitap
     M. Kemal, Milli Mücadele’ye niye daha geç katılıyor?
     Anasayfa Aktarmaları
     Almanca Cevaplar
     inşaat davaları
     Mahkeme Dilekçe Örnekleri
     Mehmet Acar-Yatırımlar
     Kınalıade Ali
     HZ İSA nın Vefatı
     Kamulaştırma Kanunu
     KURU KİRAZ
     yörük
     Yörük 2
     yörük 3
     yörük 4
     Yörük İskanı
     gezlevi tarihine ilave
     Hadim Meteorolojik Verileri
     19 Mayıs ABD Askeri
     Ermeni katliamı
     Milletvekili Maaş Kıyaslaması
     bel kayması
     Saanen Keçileri
     Irbık Ülüğü hikaye
     Anasayfa Aktarması mart 2012
     anasayfa Aktarma mart 2012
     astım
     M. Kemalin 24 Nisan Meclis açış konuşması
     Aydınlı Aşireti Özelliklerinden
     SULAMA PROJESİ
     Thresi-Yasemin
     sarıçavuş
     Kalorifer
     Eğri Göl-Hasan SayındanYeni sayfanın başlığı
     Molla Mustafa
     Vefat Şiirleri
     Orhan Deresi
     19 0cak anasayfa aktarması 2015
     ilgili siteler
     Her Yönüyle Korualan---Bilal Erdek
     Anasayfa aktarmaları haziran 2016
     Dilekçe örneği
     vazgeçme
     temmuz 2016 anasayfası
     FRANSIZCA..ÇALIŞMALARIM
     Rusça Çalışmaları...Ya izuçayu russki yazık
     Bozkır Barajı...Gökdere
     İnsani Gelişme Endeksine ...ülkeler
     Gezlevi'li Ali Efe.... Yüzbaşılardan
     5.6.2017 Anasayfa akatarması
     Anket Yapalım
     Link listesi
     Sayaç
     kafka
     mustafa özlem
     ıinsani gelişme basamakları
     ŞİİR ÇALIŞMALARI
     HADİMİ
     yeni şiirler
     Yeni sayfanın başlığı
     rasül
     işte...
     Suriyeliler ve Suriye
     GEZLEVİ KURULUŞU İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİM
     Gezlevi Yemek Kültürü.

Kaynak gösterilmeden siteden alıntı yapılamaz.


KULYANAR - KİRAZ HAK: HERŞEY


Yeni sayfanın içeriği

COĞRAFYACI

ENGİN ŞALLI BURSA-ORHANGAZİ ÇOK PROGRAMLI LİSESİ COĞRAFYA ÖĞRETMENİ

18/12/2007 - KİRAZ YETİŞTİRİCİLİĞİ-2

TİCARİ KİRAZ BAHÇESİ KURMAK İÇİN YER SEÇİMİ

A- YER VE YÖNEY

Genelde küçük çiftçilerin arazi varlığı az ve sabit olduğu için yer ve yöney seçimi şansları yoktur. Ancak yeni ve düzenli bir kiraz bahçesi tesis edecek yatırımcılar yer seçerken bazı hususlara dikkat etmelidir.
Rakımın 1000 mt. Veya daha yüksek olduğu arazilerde güneye bakan yamaçlarda uyanma erken olacağı için;geç ilkbahar donlarından zararlanma görülebilir. Don tabanı oluşturan, etrafı tepelerle çevrili çukur ve taban yerler de uygun değildir. Su tutma kapasitesi yüksek, ağır ve taban yerler de kirazın gençlik kısırlığı dönemini kısalttığı gibi ömrünü de kısaltır. Ağır ve taban yerlerdense, meyilli ve yamaç yerler daha uygundur.
Hafif meyilli, hava akımının tatlı bir şekilde olduğu,şiddetli rüzgarlara açık olmayan yerler kirazlar için
Uygundur. Çiftçi hafif meyilli bir araziye sahipse ve birkaç türle bahçe kurmayı düşünüyorsa, drenajı daha iyi olan meyilli yerlere kirazları dikmelidir.
Özetlemek gerekirse; kirazlar tabii drenajı iyi, geç ilkbahar donu riski olmayan, kuzey rüzgarlarına kapalı, yüksek rakımlı yerlerden hoşlanırlar.
B- İKLİM

Kiraz tam anlamıyla bir ılıman iklim meyvesidir. Yüksek yaz sıcaklarından hoşlanmadığı gibi düşük kış soğuklarından da zarar görür. Aşırı yaz sıcakları genel anlamda bitki gelişimini yavaşlatır. Su sıkıntısı olan yerlerde meyve kalitesini düşürür. Bazı çeşitlerde çift pistil ( ikiz meyve ) oluşumunu artırarak Pazar değerini düşürür.
Düşük sıcaklık zararlanmaları birkaç yönüyle önemlidir. Don derinliğinin fazla işlediği topraklarda doğrudan köklerin donması, dal birleşme noktalarında zararlanma, çiçek gözleri veya çiçeklerin donması, gövde yanma ve yarılmaları belli başlı iklim zararlanmalarıdır. Doğrudan köklerin donması ile dal birleşme noktalarının zararlanması ender rastlanabilecek bir durum ise de bölgenin uzun yıllar ortalamalarına göre minimum sıcaklıklarının bilinmesi riski önleme bakımından önemlidir.
Uzun yıllar ortalamalarına göre köklerin donma riski varsa bu tip bölge ve arazilerde toprak istekleri de gözönünde bulundurularak idris anacının tercih edilmesi düşünülebilir. Toprağın sonbaharda yüzeysel olarak işlenmesi, sap – saman veya ot artıkları ile toprak yüzeyinin örtülenmesi, ahır gübresi serilerek malç gibi kullanılması bu konuda alınabilecek tedbirlerdir. Zaten mevcut kiraz havzalarımızda böyle bir problem çok uzun yıllardır görülmemiştir. Ancak kirazın ilk defa tesis edileceği bölgelerde ekstrem sıcaklık değerlerinin araştırılmasında fayda vardır. Dal birleşme noktaları şiddetli donlara daha hassastır. Ana dallar gövdeye dar açı ile bağlanıyorsa dondan zarar görme tehlikesi daha fazladır. Bu konu budama bahsinde daha ayrıntılı olarak anlatılacaktır. Ancak yeri gelmişken; dal açılarının geniş olmasının bu don zararını azaltacağı bilinmelidir.
Çiçek gözü ve çiçeklerin dondan zarar görmeleri daha sık karşılaşılan bir zarar şeklidir. Herne kadar kirazlar badem , kayısı, şeftali, bazı erik grupları kadar erken çiçeklenmez ise de dondan zarar görmeleri ihtimal dahilindedir. Gelişmiş ülkelerde ve büyük bahçelerde bu risk otomatik olarak çalışan rüzgar pervaneleri, sisleyici ve dumanlayıcılarla kontrol edilmektedir. Genellikle çiçeklenme dönemindeki don olayı açık ve rüzgarsız gecelerde olacağı için, bazı korunma tedbirleri uygulanabilir. Bahçenin değişik yerlerinde önceden hazırlanan yanık yağ emdirilmiş sap-saman artıkları veya talaş, lastik gibi şeylerin don beklentisi olan gecelerde yakılması bir dereceye kadar korunma sağlar. Ancak ısrarlı ve devam eden donlarla baş etmek neredeyse imkansızdır.
Kış mevsimi içerisinde – 20 derece; kışın hemen başı ile sonuna doğru ise – 15 derece ekstrem ( tehlikeli ) dereceler sayılabilir. Bu derecelerin altındaki soğuklar ağaçlara da zarar verirler. Tomurcuk patlamasından sonraki dönemlerde –5 derecenin iki saat sürmesinin bütün çeşitlerde ekonomik zarar yapacağı beklenilmelidir.
Düşük sıcaklık zararlanmaları ağaçların genel kondisyonu ile de ilgilidir. Bazı kültürel uygulamalar ve uygulama zamanları dondan etkilenmeyi artırır veya azaltır.
- Kiraz bahçelerinde su ve azotlu gübre dengeli ve yeterli seviyede kullanılmalıdır. Çok geç dönemlerde veya fazla miktarlarda sulama ve gübreleme yapılmamalıdır.
- Gübrelemede sadece azotlu gübreyle yetinilmeyip;toprak tahliline göre fosforlu ve potasyumlu gübreler de kullanılmalıdır. Özellikle potasyumlu gübreler ağacın mukavemetini artırır.
C- YAĞIŞLAR

Teorik olarak 600 mm.den daha fazla yağış alan yerlerde kiraz yetiştiriciliği tapılabilir olarak kabul edilmişse de,dışsatıma yönelik kaliteli kiraz yetiştiriciliğinde bu ölçü pek bir şey ifade etmez. Kiraz yetiştiriciliğinde yağışın toplam miktarından ziyade ,dağılımı önemlidir. Yağışın dağılımı da güvenilir olmaktan uzaktır. Bu yüzden kaliteli kiraz üretimi için sulama gereklidir. Çünkü kalite unsurlarının geliştiği dönem ülkemiz genelinde yağışsız bir dönemdir.
“Ben” düşme döneminden önceki yağışlar olumlu etki yaparlar. Çiçeklenme dönemi ile hasada yakın dönemlerdeki yağışların etkisi ise olumsuzdur. Çiçeklenme dönemindeki yağışlar,direk veya dolaylı olarak döllenme üzerinde olumsuz etki yaparlar. Polen uçuşu engellenir ve arılar rahat çalışamazlar. Hasada yakın veya hasat esnasında olan yağışlar ise hem yağmur çatlamalarına yol açar, hem de ürün kalitesini etkilerler. Sulanmadan yapılan yetiştiricilikte, meyve tutumundan itibaren “ben” dönemine kadar ki yağış miktarı ile,hasattan sonraki yağış miktarları önem taşır. Kış süresince meydana gelen bol yağışlar kirazın kritik dönemleri için pek anlam ifade etmez. “Ben” döneminden önceki yağışlar o yılın meyve kalitesine; masattan sonraki yağışlar ise gelecek yılın meyve gözlerinin gelişimine katkıda bulunur.
Pek nadir olmakla beraber, aşırı kurak giden kışlarda da kirazlar rahatsız olurlar. Kışınki yağışlar ürün kalitesine etki etmeseler de genel ağaç sağlığı bakımından önem taşırlar.

D- SOĞUKLAMA İHTİYACI

Soğuklama ihtiyacı teknik anlamda 7.2 derecenin altında geçen toplam kış dinlenme ihtiyacının saat olarak ifadesidir. Bu süre her çeşit için farklıdır. Kirazlar için genel kabul 1000 saatin üzerindedir
Soğuklama ihtiyacı tamamlanmadığında, tomurcuk silkmesi, çiçeklenmede gecikme ve düzensizlik görülür. Genel olarak aşırı ılık geçen kışlar ile kararsız (soğuklu-ılıklı ) geçen kışlardan sonra bu düzensizlikler görülebilir.
Bu genel kabullere rağmen bazı havzalarımızda başarılı bir şekilde kiraz tarımı yapılmaktadır. İklim özellikleri hiç benzemediği halde,zeytin-incir kuşağındaki Kemalpaşa'da da bol ve kaliteli kiraz yetiştirilmekte;sert karasal iklimli Afyon çevresinde de bol ve kaliteli kiraz yetiştirilmektedir. Bu olay kirazın adaptasyon kabiliyetinin bir ölçüsü olarak alınsa bile soğuklama ihtiyacı kavramının tek başına çok anlamlı olmadığını da belirtir. Bazı çalışmalarda lambert çeşidi, soğuklama ihtiyacı en yüksek olarak bulunmuşken (1720 saat ) Kemalpaşa'da sorunsuz olarak yetişmektedir.

http://www.phototurkey.net/data/media/8/Kiraz-2.JPG


E- TOPRAK

Kirazlar toprak yönünden seçicidir. İyi drene edilmiş,derin,verimli,havadar,organik madde yönünden zengin topraklar isterler. Nehir ve çay kenarlarındaki alüviyal topraklar ile,dağ ve tepe yamaçlarının eteklerindeki yumuşak ve derin topraklar kiraz yetiştirmeye uygundur.
Son yıllarda iyi gelir getirdiği için kirazlar hoşlanmadıkları taban ve ağır topraklara da dikilmektedir. Bu tip topraklara kiraz dikilecekse bazı tedbirler alındıktan sonra dikilmelidir. Çünkü toprak şartlarının olumsuzluğu, giderilmesi çok zor ve pahalı olan gelişme ve sağlık problemleri yaratmaktadır. Uygun olmayan toprak şartlarının yol açacağı problemler şöyle özetlenebilir:
- Fazla kireç sürekli kloroz sebebidir. Bu olay ağacın kondisyonunu düşürerek sağlıksız, dayanıksız ve hatta kurumaya meyilli bahçeler meydana gelmesine yol açar. Kalitede de sorun yaratır.
- Ağır-killi topraklar da kök boğulmalarına sebep olurlar. Başlangıçta sadece kloroz şeklinde görülen bu tepki giderek dal ve ağaç kurumalarına yol açar.
- Drenaj problemi olan topraklarda , kök çürümelerine yol açan mantarlar aşırı çoğalarak , ağaçlarda önce dallarda kloroza, giderek dal hatta ağaç kurumalarına yol açarlar.
- Ağır ve çok su tutan topraklar verimsiz gençlik kısırlığı dönemini uzatır,zamklanmaya sebep olarak ağaç ömrünü kısaltırlar.
- Havalanamayan, sert ve geçirimsiz topraklar da zamklanmaya ve giderek ağaç ölümlerine yol açarlar.
- Fazla kumlu ve su tutamayan topraklarda ise su ve besin maddelerinin uygulanması ve muhafazası bir problem olup,strese yol açar ve kaliteyi olumsuz yönde etkiler.
Bazı olumsuz şartlar dikimden önce alınacak bazı tedbirlerle nispeten düzeltilebilir. Zaten bu tedbirler genel anlamda bütün bahçecilik için lüzumlu olmakla beraber,kirazlarda olumsuz toprak şartları sadece verim ve kaliteyi etkilemeyip ; ağaçların hayatiyetini de etkilediği için daha da önem taşımaktadır Bahçe tesisinden önce,toprağın yapısı ve beklenen problemlere göre değişmekle birlikte, şartları iyileştirme anlamında alınabilecek bazı tedbirler şunlardır :
- Tesviyesiz bir araziye kiraz dikilmemelidir. Toprağın kuru olduğu bir dönemde , arazinin büyüklüğü ve eldeki imkanlara göre ,skrayper, traktör tesviye küreği,çekme veya el aletleriyle arazi yüzeyi su göllenemeyecek şekilde düzeltilmelidir
- Hem tesviyeden önce hem de tesviye işleminden sonra 90 cm. aralıklarla , baklava dilimi şeklinde , çapraz olarak sub-soiler ile patlatma yapılmalıdır. Patlatma ,yılın en kurak ve toprağın en kuru olduğu Ağustos- eylül aylarında yapılmalıdır.
- Toprağın tipine göre değişmekle birlikte, 40- 50 mt. Aralıklarla drenaj kanalları açılmalıdır. Bu kanallar taş, çakıl ve kum ile doldurularak arazi bütünlüğü korunabilir.
- Krizma yapılmalı ve krizma esnasında toprağa yanmış ahır gübresi,ince kum, mil karıştırılmalıdır.
- Bu uygulamalar bazı sebeplerle yapılamıyorsa, hiç değilse dikimin sırta veya yüzlek yapılması, parsel kenarlarına hendek açılması, sub-soilerle patlatma yapılması da fayda sağlar.
Bu konu üzerinde fazla durulmasının sebebi, bahçe kurulduktan sonra artık bazı hataların düzeltilmesi mümkün değildir. Yapılan bahçe gezileri ve sürveylerde “hastalık” olarak çiftçilerin şikayetçi olduğu pek çok problemin kökeninde toprak şartlarının olumsuzluğu görülmektedir. Bu yüzden toprak ıslah tedbirleri çok önemlidir.
Elbette yukarıda sayılan tedbirlerin tamamı her toprak için gerekli değildir. Bir hataya düşmemek veya lüzumsuz yere masraf etmemek için , güvenilir bir uzmandan yardım istemek en doğrusudur.
Anaç seçimi de toprak tipi ve yapısıyla doğrudan ilgilidir. Burada genellikle yanlış anlaşılan bir konuya açıklık getirilmesinde fayda vardır. İdris veya kuşkirazı anaçlı fidan seçimi gündeme geldiğinde genellikle taban ve sulu yerlere kuşkirazı anaçlı fidan önerilir. Bu, kuşkirazının böyle yerleri çok sevdiği anlamına gelmez. Böyle yerlerde drenaj sorunu varsa ve uygun bir sulama sistemi ve rejimi kurulamamışsa, kloroz ve zamklanma beklenmelidir. Böyle alanlara kuşkirazı anacının önerilmesi, buralarda idrisin kök boğulması sebebiyle daha kısa ömürlü olmasındandır. Gerçekte fazla su tutan, havalanma ve drenajı kötü olan topraklar her iki anaca da uygun değildir. Toprağa uygun anaç seçimi bakımından, taşlı-kumlu topraklar ile suyun kısıtlı olduğu veya sulama suyunun bulunmadığı yerlerde idris anacı kullanılabilir. İdris kirece karşı da daha dayanıklıdır.
F- BAHÇENİN PLANLANMASI

Kültürel işlemlerin kolay ve rahat yapılabilmesi, ağaçların güneş ve topraktan eşit yararlanması amacıyla, ağaçlar belli bir düzende dikilirler. Arazinin şekli, eldeki alet- ekipman, toprağın yapısı, ara tarımına ihtiyaç olup olmadığı gibi hususlar gözönünde bulundurularak; dikdörtgen, kare, satranç, üçgen dikim şekillerinden birisine karar verilir. Burada şu veya bu şeklin önerilebilmesi çok zordur. En doğrusu çiftçinin kendisinin karar vermesidir. Kare veya dikdörtgen şekiller kolay planlanır ve daha harcı-alemdir. Kültürel uygulamalarda daha az sorun yaratırlar.
Dikim şekillerine göre dekara dikilecek bitki sayıları basit formüllerle hesaplanabilir.
Kare dikim : Aralık ve mesafeler eşittir. 6x6 m. Düşünüldüğünde bir bitki için 36 metrekare hayat alanı hesaplanır. 1000 metrekare / 36 metrekare = 27-28 ağaç / dekar hesaplanır. 7x7 metrekare düşünüldüğünde ise 49 metrekare her bir bitki için hayat alanı hesaplanır. 1000 / 49 = 20-21 ağaç hesaplanır.
Dikdörtgen dikim : Bir tarafı dar öbür tarafı geniştir. Ağaçlar geliştiğinde tek yönlü uygulama ve servis yapılabilir. Kuşkirazı ve idris anacı kullanıldığında “yakın” dikdörtgen (6x5,6x7,6x4)kullanılabildiği halde sık dikim sistemlerinde sıralar arasıyla, sıralar üzeri çok farklı (4x1,4x2,5x1,5x2 ) olabilmektedir. 6x4 düşünüldüğünde bir bitki için hayat alanı 24 metrekare ; 1000 / 24 = 41-42 bitki ; 6x5 düşünüldüğünde, 1000 / 30 = 33-34 bitki, 6x7 düşünüldüğünde, 1000 / 42 = 23-24 bitki dikileceği hesaplanabilir.
Satranç dikimde bahçe kare dikime göre planlanarak, karelerin ortasına bir bitki daha dikilir. Kare dikildiğindeki bitki sayısı hesaplanır, daha sonra toplam kare kadar bitki sayısı ilave edilir. 7x7 düşünüldüğünde (1000 / 49)+12 (kare sayısı ) = 32 ağaç şeklinde hesaplanır. 6x6 ise (1000 / 36)+16 = 43-44 bitki hesaplanır.
Üçgen dikimde ağaçların arası eşit uzaklıktadır. Tel veya esnemeyen ipler yardımı ile eşitkenar üçgen elde edilip,parsel başına çekilen hiza ipi yardımı ile planlama yapılır. 7x7 düşünüldüğünde 1000 /49x0.866=23-24 ağaç ;6x6 düşünüldüğünde 1000 / 36x0.866 = 32 bitki hesaplanır.
Yukarıda hesaplanan sayılar bir fikir vermek içindir. Arazinin şekli ve büyüklüğü bu sayıları birer eksiltip, artırabilir. Her çiftçi kendi imkanlarına ve tecrübesine göre dikim mesafeleri planlayabilir. Ancak son yıllarda kiraz yetiştiriciliği ile ilgili yoğun gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelere ülkemiz çiftçileri de elbette katılacaklardır. Bu gelişmelerden birisi de sık dikim uygulamalarıdır. Bu uygulamalarda daha çok bodur ve yarı-bodur anaçlar kullanılmakla beraber, normal anaçlarda da bazı terbiye sistemleri uygulanarak daha sık dikim yapma yönünde yenilikler vardır. Bu sebeple artık pek anlamı kalmayan 10x10, 9x9, 8x8 gibi aralık ve mesafeler yerine; daha sık dikimler tercih edilmeli ve yeni terbiye sistemlerini kullanarak ağaç boyu ve ağaç alanını kontrol altına almalıyız. Bu konular budama bahsinde uzun uzun anlatılacaktır. Yalnız planlamada çiftçi bu yeni gelişmelere göre aralık ve mesafeler düşünmeli, idriste 5x5, kuşkirazında 6x5 veya 6x6 aralık ve mesafeleri düşünmelidir.
Dikim planlamasında, parselin uzunca olan veya belli bir yol kenarı, kanal kenarı gibi sabit tarafı esas alınarak planlama başlatılır. İlk sıra ağaçların, dikim mesafesinin en az yarısı kadar içeride olması hukuki bir problem çıkmaması için gereklidir.

G- DİKİM YERLERİNİN İŞARETLENMESİ

Uzaktan bakıldığı zaman hizaların görülebileceği kalınlık ve uzunluktaki kazıklar yardımıyla işaretleme yapılır. İşaretlemede mutlaka dikim tahtası kullanılmalıdır. Dikim tahtası, ortası ve iki ucu kertiklerle işaretlenmiş, 120 cm. uzunluğunda bir tahta parçasıdır. Hem fidanın dikileceği noktayı, hem de dikimde aşı noktasının toprak üstünde kalmasını sağladığı için çok faydalıdır. Fidan yerleri dikim tahtası yardımıyla , üç işaret kazığıyla işaretlenir.
Çukur açılmaya başlandığında ortadaki kazık alınarak çukur açılır. Krizma yapılmamış arazilerde çukurların geniş açılması faydalıdır. Çukurlar, standart çukur açma burguları yardımıyla da açılabilir. Dikimden önce derince işlenmiş arazilerde çukurların çok geniş veya çok derin açılmasının pek faydası olmaz. Gene de bir ölçü olarak 60x60cm veya 70x70 cm. genişliğinde ve 50-60 cm. derinliğinde çukurlar yeterlidir.
Çukurlar açılırken üst toprağın ayrı bir tarafa; alt toprağın ayrı bir tarafa atılması bir ayrıntı olmakla beraber, bazı faydaları da vardır. Bu işlem yapılırken yardımcı işaret kazıkları oynatılmamalı ve gömülmemelidir.

H-DİKİM

Dikim tahtası kullanılarak yapılmalıdır. Dikimden önce, fidanın kökündeki söküm yaraları sağlam yerlerine kadar kesilerek temizlenir. Saçak köklerin de uzun kısımları kesilerek kısaltılır. Kök tuvaleti ( kök budaması ) yapılmadan fidan dikilmemelidir. Dikim tahtası yardımıyla, fidan orta kertiğe gelecek şekilde düzgünce tutularak dikim yapılır. Aşı noktası dikim tahtasının hemen üstünde olmalıdır. Alt kısımda boşluk kalıyorsa üst toprakla doldurulur. Kökler hafifçe toprağa bastırılır. Üst topraktan atılarak fidanın kökü kapatılır. Kökler kapandığında ayakla her tarafı çiğnenerek sıkıştırılır. Tekrar toprak doldurularak düzlenir ve hafifçe sıkıştırılır.
Bir yaşlı aşılı fidan değil de yabani dikilecekse de aynı şekilde dikilir. Dikimle ilgili pek çok çiftçinin kendisine has bilgi, beceri ve uygulamaları vardır. Bu bilgi ve tecrübeler elbette anlamlıdır. Köklerin ahır gübreli bulamaca batırılması, özel dikim harcı kullanılması, dikim çukuruna yanmış ahır gübresi konulması faydalı uygulamalardır. Dikim esnasında her fidan için 100 gr. Triple süperfosfat ile 100 gr. Amonyum sülfat da dikim toprağına karıştırılabilir.
Dikimden sonra cansuyu verilmesi tutma miktarına çok etkilidir. Bu yüzden imkan varsa mutlaka cansuyu verilmelidir. Cansuyu verilmekle toprakla köklerin teması sağlanmış olur. Böylece kökler uygun toprak ısısı bulur bulmaz çalışmaya başlarlar. Rüzgarın etkili olduğu yerlerde fidanlar için koruyucu herek dikimi önerilebilir. Şiddetli yağış ve rüzgarlardan sonra, bahçenin gezilerek kontrol edilmesi, eğilen veya kımıldayan fidanların yeniden düzeltilerek sıkıştırılması gerekebilir.
Erken ilkbaharda fidan dipleri sıkışmış olacağından, ilk toprak işleme yapılır. Eğrilikler, herekler yeniden gözden geçirilir. Tepe kesimi için acele etmemek;tepe kesimini gözlerin iyice kabarmasına kadar geciktirmek daha faydalıdır. Geç tepe kesimi yeni oluşacak dalların daha geniş açılı olmasını sağlar.
Halihazır kiraz bahçelerimizdeki pek çok problem dikim hatalarından kaynaklanmaktadır. Genellikle dikimler kirazın hoşlanmayacağı kadar derin yapılmaktadır. Zamklanma, kloroz, kök boğulması vb. problemlerle uğraşmak yerine, dikimin yüzlek yapılmasına çalışılmalıdır. Yüzlek dikim sebebiyle oluşacak riskleri önleyecek tedbirler alınabilir. Don riskini azaltmak için dikim yerinin üzeri yanmış ahır gübresi, sap- saman artıkları veya kum-gübre karışımı ile örtülebilir. Rüzgar devirmesini önlemek için herek kullanılabilir. Ancak derin dikimin mahzurları hemen hemen giderilemez.
Dikimin ne zaman yapılacağı konusu zaman zaman tartışılan bir konudur. Kiraz yetiştiriciliği yapılan bölgelerimizin tamamında sonbahar dikimi daha faydalıdır. Sonbaharda dikilen fidanlar toprağa intibak eder ve ilkbaharda daha erken ve güçlü uyanırlar. Dondan endişe ediliyorsa,malçlayarak koruma yapılır.
A-BAHÇENİN BAKIMI

1 - TOPRAK İŞLEME
Toprak işleme genel olarak, toprağın havalandırılması,yabancı ot mücadelesi, gübrelerin toprağa karıştırılması, nemin muhafaza edilmesi, kış yağışlarının faydasını artırmak, sulamadan sonra kaymak tabakasını kırmak, bazı zararlılarla mücadeleye yardımcı olmak amacıyla yapılan bir işlemdir.
Bu amaçlar gözönüne alındığı zaman toprak işleme lüzumlu bir uygulama olarak düşünülebilir. Ancak gelişen sulama teknikleri ve bitki besin maddelerinin suyla birlikte verilebilmesi,toprak işlemeyi bir zorunluluk olmaktan çıkarmıştır. Gene de klasik sistemlerin bir müddet daha devam edeceği düşünülerek,onlarla ilgili bazı esasların gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.
Çiftçilerimizin çok büyük bir kısmı, eskiden beri “toprak işlemeli” tarımı benimsemiş ve uygulamıştır. Toprak işlemeli sistemde, sonbaharda yaprak dökümünden sonra bahçe pullukla sürülür. Bu sürümde amaç derin sürüm değil;yüzlek sürüm olmalıdır. Yaprak artıklarını toprağa karıştırmak ve kiraz sineği larvalarını öldürmek amacıyla önerilir bir işlemedir. İki- üç soklu ve derin batan pulluklarla değil de;dört- beş soklu ve az batan pulluklarla yapılmalıdır. Traktör sürücüsü devamlı derinliği kontrol etmeli; işleme derinliği 10- 12 cm’yi geçmemelidir. Bu sürümle beraber ,ihtiyaç varsa fosforlu gübreler ile ahır gübresi de verilmelidir.
Sürümün hep yüzlek önerilmesinin sebebi, kiraz köklerinin derin sürümden rahatsız olmalarından dolayıdır. Orta bünyeli bir toprakta, köklerin aktif kısmı 20 cm. derinliktedir. Dikim derin yapılmışsa bile, (kökler boğulmadıysa) zamanla kökler rahat oksijen alabilmek için, bu yüksekliğe yönelirler. Derin sürüme tepki, tepe dallarda erken yaprak dökümü, solgunluk, seyrek ve küçük yaprak, kalitesiz meyveler şeklinde kendini gösterir.
Toprak işlemeli sistemde, ihtiyaç duyulan azotlu gübrenin yarısı ile, potasyumlu gübre uygulaması ile beraber,ilkbaharda ikinci toprak işlemesi yapılır. “geyik dönemi” dediğimiz, çiçeklerin dökülüp de meyvenin görüldüğü dönemde de azotun diğer kısmı verilerek; sulama düzeni kurulur. Daha sonra yabancı ot kontrolü ve sulama sonrası kaymak kırma amacıyla toprak işlemeler yapılır.
Toprak işleme aletleri seçimi önemlidir. Sonbahar işlemesi için çoklu- az batan pulluklar veya disk-harrow kullanılabilir. Bahar ve yaz işlemelerinde; disk-harrow veya pulluk tabanı oluşturmayan, yüzlek işlemeye uygun, çelik pimli rotawatörler kullanılabilir.
Başlangıç yıllarında, bahçeyi çok temiz tutmaya çalışmak aslında bazı yönlerden sakıncalar yaratır. Birinci sakıncası,ağaçların aletlerle yaralanmasıdır. İkinci sakıncası ise, güneşin radyasyon etkisidir. Radyasyon etkisi özellikle kumlu veya güneş ışığını yansıtan topraklarda daha fazla problemdir. “Güney-batı yanığı” diyebileceğimiz, kabuk ve gövde yaralanmalarını artırır. Bu yüzden bitkiyle rekabet etmeyecek şekildeki otluluk bir problem sayılmamalıdır. Ot mücadelesi için toprak işleme yerine otların biçilerek, toprak yüzeyinde bırakılması daha iyi bir uygulamadır.
Son yıllarda, modern sulama sistemlerinin kullanılmasıyla “işlemesiz tarım” gündeme gelmiştir. Bu konu sulama bölümünde genişçe anlatılacaktır. Ancak maliyetlerin azaltılması,işgücü kullanımının azaltılması, kaliteli ürün elde edilmesi için gerekli olan modern sistemlere,kiraz çiftçileri süratle geçmelidir. Bu taktirde toprak işleme sadece kiraz sineği larvaları için gerekli olmakta, bu konu ise ilaçlamayla halledilebilmektedir.
2- ARA TARIMI
Geleneksel kiraz tarımında,aralık ve mesafeler fazla; verim de geç başladığı için çiftçiler ara tarımı yapmak arzusunda idiler. Pek çok yerde pancar ve fasulye ekilmekteydi. Bazı bahçelerde ise elma, şeftali gibi ağaçlar dikilmekteydi. Bu durumda kirazın su ve besin istekleri, terbiyesi aksamakta idi. Modern meyvecilikte ise,zaten dikim sık yapıldığı için, araya başka bir meyve ağacının dikilmesi yakışıksızdır. Hedef bir an önce istenilen terbiye sistemini oturtmak ve verim almak olduğu için; bunu geciktirecek uygulamalardan kaçınmak gerekir. Ancak çiftçinin başka bahçesi yoksa ve mecburen ara tarımı yapacaksa, esas bitkinin kiraz olduğu ve bütün uygulamaların kiraza göre yapılacağı unutulmamalıdır.

GÜBRELEME

Gübreler ve gübreleme, başlı başına çok geniş bir konu olduğu için, bu kısımda kirazlara ilişkin açıklamalar verilmeye çalışılacaktır. Ancak bazı konular genel olduğu için onlara da sınırlı olarak yer verilecektir.
Gübreleme; genel olarak eksikliği duyulan maddelerin bitkilere verilmesidir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi sadece toprak uygulamaları değil,yapraktan yapılacak uygulamalar da gübrelemedir.
Gübrelemenin istenilen etkiyi göstermesi için, bazı kurallara uyulması gerekir:
- Kullanılacak gübre amaca uygun olmalıdır
- Bitkinin ihtiyacı kadar gübre verilmelidir.
- Gübre usulüne uygun verilmelidir.
- Gübre uygun zamanda verilmelidir.

Gübreler organik ve suni gübreler olmak üzere iki grupta incelenebilirler. Pratikte en kolay bulunan ve uygulanan organik gübre ahır gübresidir. Ahır gübresinin yanısıra ticari isim ve ambalajlarla satılan bazı organik kökenli materyaller de önerilen şekilde kullanıldıklarında faydalıdır. Kümes hayvanlarının gübreleri ile ahır gübreleri yanmamış (olgunlaşmamış ) olduklarında faydadan çok zarar verirler. Hazır yanmış ahır gübresi bulunamıyorsa, çiftçi tarafından yakılmalı, yakıldıktan sonra toprağa verilmelidir.
Ahır gübresinin olgunlaştırılmasında her çiftçinin veya bölgenin belli alışkanlıkları olmakla beraber, genellikle açıkta yığın halinde bekletilmektedir. Bu ideal bir olgunlaştırma değildir. En güzeli bahçenin uygun bir yerinde , briket veya taş duvarla basit bir gübre olgunlaştırma yeri yapılmasıdır. Böyle bir yer yapılabilirse, en altına sap-saman veya otlar serilir. Bunun üzerine bir römork ahır gübresi yayılarak sıkıştırılır. Gübre çok kuru ise nemlendirilir. Ahır gübresinin üzerine her römork için 50 kg. triple süper fosfat ile 50 kg. Amonyum Sülfat serpiştirilir. Daha sonra ikinci römork dökülür, düzlenir ve sıkıştırılır. Üzerine tekrar triple süper fosfat ve amonyum sülfat serpilir. Böylece kolay yüklenip boşaltılacak yüksekliğe kadar tabakalar halinde yığın oluşturulur. En üstüne naylon örtü örtülerek bastırılır. Böylece birkaç ay içerisinde hem zenginleştirilmiş, hem de olgunlaştırılmış ahır gübresi elde edilmiş olur. Bölgesel tarım kuruluşlarıyla görüşülerek eksikliği duyulan, (toprağa göre ) demir sülfat veya kireç gibi diğer maddeler de gübreye ilave edilebilir.
Sadece ahır gübresi verilmesi yeterli ve dengeli bir besleme sağlamaz. Bu yüzden, eksik maddelerin yeterince verilebilmesi amacıyla,toprak ve yaprak örnekleri alınarak, değerlendirilme raporuna göre gübreleme yapılmalıdır.
Kirazlarda kimyasal gübreleme titizlik isteyen bir konudur. Toprak ve yaprak analizleriyle beraber, çiftçinin gözlemleri de önemlidir. Sadece bitki gelişmesinin teşvik edilmesine yönelik bir gübreleme, gençlik kısırlığı dönemini uzatarak, azman fakat verimsiz bahçeler meydana getirir. Gübrelemede azot- fosfor- potasyum dengesinin iyi kurulması gerekir. Bu dengenin kurulması,verime yatmada oldukça nazlı davranan kirazlar için diğer meyvelerden daha önemlidir.
Ülkemizde yaygın olarak bulunan ve kullanılan gübreler ile bazı özelliklerini kısaca açıklamak faydalı olacaktır.

A- AZOTLU GÜBRELER

1 – Amonyum sülfat :
Toprak pH’ının 7’den yüksek olduğu topraklarda kullanılması daha uygundur. Çiftçiler tarafından “ şeker gübre “ olarak adlandırılır. Değişik renklerde olması değerini etkilemez. Nem alarak topaklaşması azdır. Bu yüzden depolanması ve kullanılması kolaydır. Yoğun olarak kiraz yetiştirilen bölgelerimizden, Kemalpaşa'nın büyük bir kısmı hariç tutulursa, Honaz, Uluborlu, Dereçine, Sultandağı ve Akşehir'de genellikle pH yüksektir. Böyle arazilerde ısrarla Amonyum sülfat kullanmaya devam edilmesi faydalı olacaktır. İçerisinde % 21 civarında azot vardır.
2 – Amonyum nitrat :
Toprak pH’ı 7’den düşükse kullanılması uygundur . Nem alınca topaklaşır. Bu yüzden ambalajının delinip yırtılmamasına özen gösterilmelidir. Depolarken istif yüksekliği 6-8 torbadan fazla olmamalı ve yanıcı- yakıcı maddelerden uzak tutulmalıdır. % 26 civarında azot ihtiva eder.
3– Üre :
Bünyesinde fazla azot ihtiva eden bir gübredir. Bitki ihtiyacı fazla bile olsa bir kerede dekara 20 kg.dan fazla kullanılmamalıdır. İhtiyaç daha fazlaysa 2-3 kerede bölünerek kullanılmalıdır. Toprak nemi yeterliyken kullanılıp, hemen toprağa karıştırılmalıdır. Yüzeye serpilip bırakıldığında elverişliliği azalır. Geç dönemlerde yapılacak gübrelemelerde , üre yerine diğer azotlu gübrelerin kullanılması daha uygundur. % 46 azot taşır.

B- FOSFORLU GÜBRELER

Süper fosfat veya Triple süperfosfat adıyla bildiğimiz gübrelerdir. Triple süper fosfatta % 43-46 civarında fosfor bulunur. Çözünürlüğü azdır. Bu yüzden sonbaharda veya erken ilkbaharda kök derinliğine verilir. Çizi, ocak,bant şekillerinde verilebilir. Genellikle 2-3 yılda bir verilmesi önerilirse de en uygunu analizlerle ihtiyacı belirleyip, ona göre gübreleme yapmaktır. Ahır gübresi yakılacaksa daha önce anlatıldığı gibi fosforlu gübre ahır gübresiyle karıştırılabilir.
C- POTASYUMLU GÜBRELER
Eskiden topraklarımız potasyumca zengin sayılır ve potasyumlu gübrelerin kullanılması pek önerilmezdi. Ancak teknik uygulamaların yoğunlaşması,yüksek verimli çeşitlerin üretiminin artması,kalitenin ön plana çıkmasıyla, potasyum kullanımı da artmıştır. Potasyumlu gübreler Potasyum sülfat ve Potasyum nitrat formlarında yaygın olarak üretilmektedir. Potasyum gübrelemesinin de analizlere göre yapılması gerekir.
D- KOMPOZE GÜBRELER
Meyvecilikte 15-15-15 ; 20-20-20 ; 15-15-0 ; 20-20-0 ; 18-46 (DAP ) gibi kompoze gübreler kullanılmaktadır. Bu rakamlardan ilk sıradaki, gübredeki azot miktarını, ikinci sıradaki fosfor miktarını, üçüncü sıradaki de potasyum miktarını belirtir. Mesela ; 15-15-15 ‘in 100 kilosunun içinde 15 Kg. Azot, 15 Kg. fosfor, 15 Kg. potasyum vardır. 15-15-0 ‘ın 100 kilosunda ise 15 Kg. azot, 15 Kg. fosfor vardır ve potasyum yoktur.
Bazı çiftçilerimiz, kompoze gübre kullandıklarında ideal bir gübreleme yaptıklarını düşünerek, başkaca bitki besin elementi kullanmayı gereksiz görürler. Oysa toprak tipi,bitki çeşidi, bitkinin yaşı, sulama durumu gibi faktörler gübrelemeye doğrudan etki ederler. Sadece kompoze gübre kullanılması yetersiz olabileceği gibi, bazı elementler de toprak istemediği halde kullanılmış olabilirler. En doğrusu analizlere dayalı gübreleme yapılmasıdır.
Diamonyum fosfat da ( D.A.P. ) kompoze bir gübredir. 100 Kg.ında 18 Kg. azot ve 46 Kg. fosfor vardır. Bu gübre kullanılacaksa, ihtiyaç duyulan fosfora göre miktar hesaplanır. Eksik kalan azot daha sonraki uygulamalarla tamamlanır.

TOPRAK ÖRNEĞİ ALINMASI

Bahçe tesis edilmeden önce, toprağın genel yapısı ve dikimden önce yapılabilecek toprak ıslah çalışmalarının bilinmesi amacıyla, 0-30 cm. 30-60 cm. 60-90 cm. derinliklerden toprak örneği alınarak analiz yaptırılır. Toprak burgusu varsa bu iş kolaylıkla yapılır. Toprak burgusu edinilemiyorsa zor da olsa bel ve kürek yardımıyla da yapılabilir. Zorluğu yanında bel ve kürekle yapılmasının toprağı tanıma bakımından bazı faydaları da vardır. Arazide birbirinden farklı yerler varsa, her farklı yer veya bölüm farklı bir tarlaymış gibi düşünülerek ayrı örnekler alınır.
Arazi üzerinde değişik noktalar düz bir hat teşkil etmeyecek şekilde belirlenir. Bu noktalar; yol kenarı, gübre yığma yeri, taş veya kaya dibi, ağaç altı, harman yeri, hayvan yatağı, su göllenen çukurlar, ot-sap-saman yığma ve yakma yeri olmamalıdır. Araziyi iyi temsil eden yerler olmalıdır.
Belirlenen noktalarda “ V “ şeklinde çukurlar açılır. 3 adet temiz bez torba veya kova bulundurulur. Torba veya kovalara , hangi derinliği temsil ediyorsa işaret konulur. Çukurun kenarından 3-4 cm. kalınlığında dilimler halinde, 0-30 cm.den bir dilim alınarak birinci torbaya ( veya kovaya ), 30-60 cm.den bir dilim alınarak ikinci torbaya, 60-90 cm.den bir dilim alınarak üçüncü torbaya dökülür. İkinci çukurdan da gene aynı şekilde 0-30 cm.den alınan toprak birinci torbaya, 30-60 cm.’den alınan toprak ikinci torbaya, 60-90 cm.’den alınan toprak üçüncü torbaya konulur. Bu şekilde 10 civarında çukurdan 30 civarında örnek alınmış olur. İşlem sonunda 0-30 cm. toprakları bir kapta; 30-60 cm. toprakları bir kapta; 60-90 cm. toprakları bir kapta toplanmış olacaktır. Daha sonra her kaptaki toprak kendi kendine iyice karıştırılır. İçerisindeki taş,dal, kök vb. şeyler temizlenerek 1 kg. civarında toprak bez bir torbaya konulur. Böylece üç derinlik için üç ayrı bez torbalı (Torbalarda derinlikler yazılmış olacaktır. ) örnek elde edilmiş olur.
Her torba için iki adet etiket hazırlanır. Etiketin birisi bez torbanın içine konulur. Diğeri ise torbanın ağzına bağlanır. Etikette il, ilçe, köy ve mevki adı, çiftçinin adı- soyadı,alındığı tarih,alındığı derinlik, geçen yıl hangi bitkinin ekildiği, gelecek yıl ne ekilip- dikileceği yazılmalıdır. Bu şekilde ikişer etiketli üç adet bez torba doğrudan toprak tahlil laboratuarına veya tarım bakanlığı il veya ilçe müdürlüğüne ulaştırılır. Analiz sonucu önerilerine göre toprak dikime hazırlanır. Toprak burgusu kullanıldığında da yapılacak işlemler aynı, ancak daha kolay ve pratiktir.
Daha sonraki yıllarda, belli bir problem yoksa, sadece yüzey ( 0-20 cm. ) örnekleri alınarak analiz yaptırılması , gübreleme için yeterlidir. Yüzey örnekleri alınırken de gene özellikli yerlerden örnek alınmaz. “V” şeklinde bir çukur açılarak, “V” ‘ nin kenarından 3-4 cm. kalınlığında bir dilim toprak alınır. 10 civarında noktadan alınan bu dilimler bir kova veya torbada biriktirilir. Sonra iyice karıştırılarak, taş, ot, kök vb. ayıklanır. 1 kg. kadarı bez bir torbaya konularak daha önce anlatıldığı gibi etiketlenir ve laboratuara teslim edilir.
YAPRAK ÖRNEĞİ ALINMASI

Yaprak örnekleri alınırken de, özellikleri bakımından farklı olan yerler farklı bahçelermiş gibi düşünülerek örnek alınır. Yapraklardaki besin elementleri, çeşide, ağacın yaşına,anaca, mevsime, yaprağın alındığı yere göre değişiklik gösterir. En uygun yaprak örneği alma zamanı, tam çiçeklenmeden itibaren 2-3 ay arasındaki zamandır.
Ağacın iyi güneşlenen omuz hizasındaki uç sürgünlerin orta yaprakları sapıyla birlikte alınır. Düz bir hat teşkil etmeyecek şekilde ağaçlar seçilir. Her ağacın dört yönünden birer yaprak alınır. Bu şekilde 20-25 ağaçtan 100 civarında yaprak alınır. Toplanan yapraklar bez veya kağıt torbalara konularak bekletilmeden laboratuara götürülür. Eğer hemen götürülemeyecekse buzdolabında veya buz kabında muhafaza edilerek pörsümeleri önlenir.

 

http://tecde.net/RESIMLER/MALATYA/kiraz3.jpg


KULLANILACAK GÜBRE MİKTARI

Kullanılacak gübre miktarına pek çok faktör etki eder. Bu yüzden basmakalıp bir miktar önerisi pek anlam ifade etmez. Gübre miktarına etki eden önemli faktörler şöyle özetlenebilir :
- Toprağın yapısı
- Bitkilerin yaşı
- Sulama miktarı ve sulama şekli
- Bitkilerin verim miktarı
- Anacın cinsi
- Bitkilerin genel gelişme ve kondisyonları
- Ahır gübresi verilip verilmediği
- Pazarın istekleri
Gibi faktörler verilecek gübre miktarlarını etkileyen önemli faktörlerdir. Analiz sonucuna dayanmayan bütün gübreleme önerileri, eksikliklerin giderilmesi konusunda yetersizdir. Ancak, bitki gelişimi çok dikkatli gözlenerek, aksaklıklara nelerin sebep olacağı tahmin edilebilir.
Bitki gelişiminde genel bir yetersizlik ve zayıflık, yetersiz azot ve sulamayı akla getirir. Bitki gelişiminin hangi hallerde yetersiz sayılabileceği konusu karmaşık bir konu olmakla beraber, bazı genel kabullerde birleşmek daha pratik olabilir. Gübreleme, sulama, budama ve toprak özellikleriyle çok değişse de; bir yıllık sürgünlerin uzunluğu bazı fikirler verir. Meyveye yatmamış ağaçlarda 60-90 cm. arasında olan sürgünler gelişmenin gayet olumlu seyrettiğini gösterir. 90 cm.den daha fazla gelişen sürgünler, ağacın gereksiz yere fazla azotla beslendiğini ve fazla sulandığını belirtir. Bu aşırı gelişme, aslında gurur duyulacak bir üstünlük değildir. Azman gelişme “ Gençlik kısırlığı “ dönemini uzatarak, kirazların çok geç verime yatmalarına sebep olur. Genç bitkilerde yıllık sürgün uzunluğu 60 cm. den daha kısa ise, bitki yeterince azot almıyor veya sulanamıyor demektir. Bu verilen ölçüler kesin rakamlar olmayıp; genel bir fikir vermesi bakımından verilmiştir.
Verimdeki ağaçlarda ise 40 cm. ile 60 cm. arasındaki sürgün uzunlukları yeterli sayılabilir. 40 cm.’ den daha kısa sürgünler çoksa yeterli gübreleme ve sulama yapılamıyor denilebilir.
Dikim yılından itibaren, ağaçları hem erken verime yatırmak, hem de kaliteli ve bol ürün almak için düzenli bir gübreleme programı oluşturulmalıdır. İyi bir program sadece verilecek gübre miktarları demek değildir. Birinci yıl bitkide yeterli sayıda ve yeterli büyümeye sahip sürgünler elde etmek çok önemlidir. Birinci yıl bu sürgünlerin elde edilememesi, ileri ki birkaç yılın verimsiz olarak kaybedilmesi demektir. Modern kiraz yetiştiriciliğinde amaç, biran önce verim almaktır. Bunu sağlamanın iki yolundan birisi, ağaca birinci yıl bol sürgün verdirecek şekilde gübre verilmesi; diğeri de yaz budamaları ile ağacı terbiye etmektir. Kalem aşılarında anaç birkaç yaşlı olduğu için, genellikle gelişme yeterlidir. Ancak aşılı- standart fidan dikimlerinde, tedbirsiz davranılırsa,gelişme yetersizlikleri olmaktadır. Bu konuda denge çok önem taşır. Bitki ne zayıf ve sürgünsüz kalmalı; ne de çok aşırı azmanlaştırılmalıdır. Ayrıca iyi gelişme, budama bahsinde daha geniş anlatılacağı gibi, mutlaka yaz budamalarıyla terbiye edilmelidir.
Çiftçilere genel bir ölçü vermesi amacıyla, bitki gözlemleriyle ilgili bazı açıklamalar faydalı olabilir. Bitki gelişmesi, büyümesi, meyve iriliğinin az olması, yaprakların küçük ve iştahsız olması bibi görüntüler azot azlığı ile ilgili olabilir. Dölleyici çeşitler mevcut, iklim şartları uygun, arı faaliyeti var; ancak çiçek gözü oluşumu ve meyve tutumu az ise, fosfor alımıyla ilgili problem akla gelebilir. Meyve iriliği, miktarı, ağaç gelişmesi normal; ancak meyve yumuşak, narin kabuklu, tatsız ve dayanıksız ise potasyum ile ilgili yetersizlik düşünülebilir.
Bu anlatılanların ışığında, “En doğru gübreleme, mutlaka analizle belirlenir” prensibini de unutmadan, bazı ortalama değerler önermek gerekirse; verimli ve orta yaştaki bir ağaca, her yıl, 2-3 kg. Amonyum sülfat; 1 kg. civarında Triple süper fosfat; 1 kg. Potasyum sülfat verilebilir. Önerilen rakamlar gene de kesin miktar olarak kabul edilemezler. Bitkinin gücü, yıllık toplam verimi, toprak tipi, sulama durumu, budama şekli ve şiddeti, piyasanın istekleri gibi faktörler, güre miktarlarını etkilerler. Fosforlu gübrelerin, her yıl veya birkaç yılda bir verilmesi toprak tipi ile çok ilişkili olduğu için, bu konuda, her yıl mı verilmeli veya birkaç yılda bir verilse de olur mu sorusu peşin hükümle cevaplanamaz.
Gençlik döneminde ise, bitki gelişimi çok iyi takip edilmeli, bitki ne zayıf kalmalı, ne de azmanlaşmalıdır. Bitki başına 100-300 gr. Amonyum sülfat; 100-200 gr. Triple süperfosfat; 100-200 gr. Potasyum sülfat ve yeteri kadar, yanmış olmak kaydıyla ahır gübresi kullanılabilir.

GÜBRELEMEDE ZAMANLAMA

Son yıllarda çözünürlüğü ve elverişliliği yüksek formlarda gübrelerin üretilmesi ve mini sprink- damlama sulama sistemlerinin kullanılmasının yaygınlaşması ile birlikte, gübre uygulama teknik ve zamanları da değişikliğe uğramaktadır. Modern sulama teknikleri ile sıvı veya suda tamamen eriyebilir gübreler yaygınlaşmış ve çiftçilerin kullanımına sunulmuştur. Bu yeniliklerden faydalanılması, elbette çiftçilerimize önemli faydalar ve kolaylıklar sağlayacaktır.
Ancak henüz çiftçilerimizin çoğu, bu modern sistemlere sahip değildir. Bu yüzden klasik usullerle gübreleme yapmaktadırlar. Gübreleme uygulaması henüz bahçe kurulmadan önce başlatılabilir. Bahçe kurulacak arazide, toprak hazırlıklarının bitiminde, son pullukla işlemeden hemen önce “Depo gübrelemesi “ şeklinde gübreleme yapılabilir. Bu uygulamada dekara 2-3 ton yanmış ahır gübresi, 50 kg. civarında Triple süperfosfat verilerek pullukla karıştırılır. Azotlu gübre ise dikim esnasında, dikim toprağına bitki başına 100 gramı geçmeyecek şekilde karıştırılarak uygulanabilir. Dikim yılında bitki gelişmesi yetersizse, daha sonra gene 100 gramı geçmeyecek şekilde 2-3 defa daha azotlu gübre verilebilir.
Daha sonraki yıllarda yapılacak uygulamalarda gene analize dayalı olarak; gerekli fosfor ve potasyum uygulamaları sonbaharda veya erken ilkbaharda, azot uygulamaları ise erken ilkbaharda birinci dilim-çiçek dökümünden sonra ikinci dilim ve- hasattan hemen sonra üçüncü dilim olarak uygulanır. Fosforlu ve potasyumlu gübrelerin verilme zamanları toprak tipi ve diğer toprak uygulamalarıyla çok ilişkili olduğu için, sonbaharda mı veya erken ilkbaharda mı verilmesinin uygun olacağı, bölgesel tarım kuruluşlarının daha doğru karar verebileceği bir konudur. Kaldı ki yeni gübre formülleriyle, bu tartışmalar artık önemini kaybetmektedir. Çünkü,eksikliği hissedildiğinde hemen uygulanabilen formlar giderek yaygınlaşmaktadır.
Yukarıda anlatılanlar, zaten çoğu çiftçinin bildiği şeylerin özetlenmesidir. Ancak farklı olarak hasattan hemen sonra da bir dilim azotlu gübre uygulaması önerilmiştir. Bu öneri, Hasatta örselenmiş bitkilerin dinçleştirilmesi, gelecek yılın çiçek gözlerinin daha iyi gelişmesi,hasattan sonraki uzun gelişme döneminde bitkinin gelişmesini sürdürmesi bakımından önemlidir. Bu gübreleme, hasatta yaralanan veya değişik sebeplerle kesilmesi gereken dalların temizliğinden hemen sonra, sulamayla birleştirilerek yapılırsa, ağaçlar hasattaki stresi çabucak atlatarak, sonbahara kadar sağlıklı olarak gelişmelerini sürdürürler.
Gübreleme konusunda çok karşılaşılan sorulardan birisi de yaprak gübreleri ile ilgili olan sorulardır. Yaprak gübreleri, güvenilir olmaları şartıyla modern tarımın vazgeçilmez girdileri arasında yerlerini almışlardır. Kiraz yetiştiricileri de, güvenilir yaprak gübrelerini gönül rahatlığıyla kullanabilirler. Ancak; rastgele değil, gene yaprak ve toprak analizleriyle eksikliği belirlenen maddeleri içerenleri ve gerektiği kadar kullanmalıdırlar.

SULAMA

Kirazda sulama, fidan dikimindeki “cansuyu “ ile başlar. Dikim ilkbaharda da yapılsa; sonbaharda da yapılsa cansuyu faydalıdır. Başlangıçtaki 1-2 yıl toprak işlemeyle kurulacak sulama düzeni pek önemli değildir. Çiftçi kendisine kolay gelecek bir usülle bahçesini sulayabilir.
Kirazın nasıl bir sulamadan hoşlandığının bilinmesi, çiftçinin sulama düzenini kurması bakımından önemlidir. Ülkemizdeki ilkbahar yağmurları genellikle “ ben “ dönemi öncesine kadar toprağı nemli tutmaya yeterlidir. Ancak kurak giden yıllarda çiçeklenme esnasında toprağın yeterince nemli olması sağlanmalıdır.
Kirazlar kuru toprak ve havadan hoşlanmazlar. Buna karşılık topraktaki aşırı suyu da sevmezler. Bu yüzden ne toprak kupkuru kalmalı; ne de çamur haline getirilmelidir. Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi salma sulama, özellikle göllendire göllendire sulama hiç uygun değildir. En uygunu damla sulama veya mini sprinkle sulamadır. İhracata uygun irilik ve kalitede üretim arzulandığında, damlama veya mini sprink gerekli bir yatırımdır. Çiftçi bu sistemleri kuramıyorsa, bazı tedbirlerle kontrollü sulama yapmak zorundadır. Sulama esnasında ve sonrasında köklerin oksijensiz kalması önlenmelidir. Ben döneminden itibaren, hasada 4-5 gün kalıncaya kadar kirazlar susuz kalmamalıdır. Bu dönemde toprak devamlı olarak hafifçe nemli tutulabilirse, mükemmel irilik ve kalite elde edilir.
Yetişkin ağaçlarda sulama yapılırken, kök boğazı çevresi sulanmamalıdır. Sulama düzeni oluşturulurken, bitki gövdesinden 2-3 metre dışarıdan setler yapılır. Çiftçilerimizin çoğu, zaten setleri bu şekilde hazırlamaktadır. Bu setlerin içi değil dışı sulanmalıdır. Çünkü etkili kök dağılma alanı gövdede değil, taç izdüşümündedir. Gübreleme ve sulamanın taç izdüşümüne yapılması, hem kök yayılmasını teşvik eder, hem de kök boğazını mantari hastalıklardan korur. Zaten hemen gövdenin dibinin sulanıp gübrelenmesi ile ,verilenlerden doğru dürüst randıman da alınamaz.
Ağır topraklarda verilecek su miktarı ve sulama aralıkları daha fazla önem taşır. Böyle bahçelerde verilecek su miktarı az ve sulama aralıkları daha uzun olmalıdır. Önerilen sulama sistemleri kurulamıyorsa; tavaların boyunun çok kısa tutulması ve göllenmeden suyun öbür tavaya geçirilmesi önerilebilir. Ağır topraklarda fazla su kloroza ( sararma ) sebep olur. Anaç idris ise daha az su isteyeceği düşünülmelidir. Sulamadan sonra çok yüzlek olarak toprak işlemesi yapılmalıdır.
Bazen hasattan hemen önce bol ve üstüste sulamalarla meyve iriliğinin artacağı düşünülmektedir. Bu düşünce kısmen doğru olmakla beraber, meyve eti sertliğini ve tadı olumsuz etkilediği gibi, ağaç sağlığı açısından da sakıncalıdır.
Hasattan sonra da kirazların sulanmaya ihtiyacı vardır. Çünkü çiçek gözleri oluşmuştur ve yaz boyunca bunlar gelişecektir. Yeni sürgünler gelişmeye devam edecektir ve bitki su tüketecektir. Bu yüzden hasattan sonra kirazlar su stresi çekmemelidir. Gelecek yılın ürün miktarını en çok etkileyen faktörlerin başında bu konu gelmektedir. Bu yüzden ihmal edilmemelidir.
Bazı yıllarda yaz çok kurak gittiği gibi, sonbahar yağışları da gecikebilmektedir. Uzun bir kurak dönem yaşanmışsa, sonbahar yağışları da yağmamışsa, sonbaharda hafif bir sulama yapılması faydalıdır. Ancak bu sulama miktar ve süre olarak fazla olmamalıdır. Ender olarak gerekli olan sonbahar sulaması, toprak işleme öncesi tav suyu gibi de uygulanabilir. Sulanıp, fosforlu gübre uygulanır ve yüzlek sürüm yapılabilir.
Gene ender olmakla beraber, bazen de kış çok kurak gidebilir. Bu durumda da hafif bir erken ilkbahar sulaması yapılabilir. Ancak bu sulamalar temel bir sulama olmayıp , hafif sulamalardır.

BUDAMA

Budama konusunun açıklanmasından önce” gençlik kısırlığı “ ve “ fizyolojik denge “ kavramlarının bilinmesinde fayda vardır.
Gençlik Kısırlığı : Bitkilerde su ve besin elementleri kökler tarafından bünyeye alınır. Yapraklar ise karbonhidratları sentezler ve bazı hormonların meydana gelmesini sağlarlar. Genç bitkilerde anaç ve çeşide bağlı olmakla birlikte, köklerden alınan besin maddeleri oranı ( özellikle azot ) ,yapraklarda sentezlenene göre fazladır. Bu yüzden bol ve kuvvetli sürgünler oluşur, ancak çiçek gözü oluşumu henüz yoktur. Bitkinin meyvesiz olarak bu şekilde gümrah geliştiği yıllara “Gençlik Kısırlığı Dönemi” denir. Bu dönem kirazlarda diğer meyvelerin çoğundan daha uzundur.
Fizyolojik Denge : Basit anlamda bitkilerde beslenme fizyolojisi toprak üstü (taç) ve toprakaltı (kök) organlar tarafından yönlendirilir. Yapraklar karbonhidratları bitkiye kazandırırken, kökler madensel maddeleri ( özellikle azotu) alırlar. Kökler tarafından alınan azot ( N ) , yapraklar tarafından sentezlenen karbonhidratlardan ( CH ) fazlaysa, bitkide bol sürgün ve odungözü oluşur. Yapraklarda sentezlenen karbonhidrat fazlaysa bol çiçekgözü oluşur. İkisi dengedeyse , fizyolojik denge kurulmuştur.
Ağaçlar için yapılan her şey fizyolojik dengenin daha erken sağlanması, bu ahenk ve dengenin mümkün olduğu kadar uzunca sürdürülmesi amacına yöneliktir.
Budama da genel anlamda bu amacın gerçekleşmesi için yapılan çabaların en önemlilerinden birisidir. Işık yoğunluğunu artırmak amacıyla düzenli, kuvvetli ve dengeli taç oluşturmak, asimilasyonu artırmak amacıyla bazı dalları uzun bırakmak veya hiç kesmemek dar açıları genişletmek, zayıf büyüyen dalların açılarını daraltmak, fazla dalların bir kısmını seyreltmek, diğer dalları eğmek-bükmek fizyolojik denge kurulmasını hızlandıracak tedbirler olarak uygulanabilir.
Sürgün oluşumunun azaldığı ileri dönemlerde ise, dalları kısa kesmek, açıları genişlemiş dalların açılarını düzeltmek, meyve gözü ve dal seyreltmesi yapmak, düzenli azotlu gübre kullanmak gerekebilir.
Budama, meyve ağaçlarının düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturmalarını sağlamak, verim çağında uzun kalmalarını temin etmek, kuvvetten düşmüş ağaçları yeniden güçlendirerek bir süre daha yüksek kaliteli meyve vermelerini sağlamaktır.
Budamanın Amaçları :
1- Ağacı en kısa zamanda ürün vermeye başlatmak ve onları uzun süre verimde tutmak, yani fizyolojik dengeyi kısa zamanda oluşturmak ve bunu uzun süre korumak.
2- Gövde üzerinde ana dalların sayılarını ve dağılışlarını düzenleyerek, ağacın sağlam, düzenli ve dengeli bir taç oluşturmasını sağlamak
3- Ağaçların bakımını, meyvelerin toplanmasını,hastalık ve zararlılarla savaş vb.teknik işlerin uygulanmasını kolaylaştırmak
4- Kurumuş, hastalıklı, ekolojik ve mekanik etkilerle zararlanmış, kırılmış dallar ile birbiri üzerine binmiş ya da zayıf, dar açılı dalları kesmek.
5- Karbon asimilasyonunu artırmak amacıyla ışığın ağacın iç kısımlarına daha iyi girmesini sağlamak ve yaprak yüzeyini artırmak
6- Meyvelerin kalitelerini iyileştirmek şeklinde özetlenebilir.

Ekoloji, genel bakım uygulamaları,çeşit,anaç vb. faktörlere göre değişmekle beraber, budamada teknik anlamda bazı kurallara uyulması gerekir. Bu teknik kurallar aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Budamanın teknik esasları:

1- Fizyolojik denge budamada mutlaka dikkate alınmalıdır. Matematiksel bir ölçü olmamakla beraber, bir yıllık sürgün boyu, ağacın verimi ve fizyolojik denge hakkında bir fikir verebilir. Yetişkin bir ağaçta yıllık sürgün uzunluğu 40 – 60 cm. uzunluğundaysa yeterli görülmelidir. Bu ortalama bir ölçüdür. 40 cm’den kısa sürgünlerin fazlalığı su ve azot uygulamalarının yetersizliğini düşündürür. 60 cm.’den uzun sürgünlerin çokluğu ise su ve azot uygulamalarının fazla yapıldığını düşündürür. Gençlik döneminde aşırı azmanlaştırılmış ağaçların budamayla kontrol edilmesi zor olduğu gibi gençlik kısırlığı da lüzumsuz yere uzatılmış olur.
Sağlıklı fidanlarla kurulmuş, tepe kesimi usülünce yapılmış, dengeli bir taç oluşturulmuş bahçelerde, dördüncü yıldan itibaren verim alınmalı, yedinci yıldan itibaren ciddi gelir sağlanmalı, on üçüncü yıldan itibaren artık bahçenin sabit bir verimi olmalıdır. Ağaçlar bu ölçüler içinde değilse:
A – Kirazın sevmediği toprağa ( ağır, drenajı bozuk vb. ) dikim yapılmıştır. (kloroz da görülebilir.)
B – Ana ve yardımcı dalların açıları dar kalmıştır.
C – Dölleyici çeşit programı eksik veya uygun değildir.
D – Gübreleme, sulama, budama, toprak işleme, hastalık ve zararlılarla mücadele hataları yapılmaktadır.
Verim bir ölçü olarak değerlendirildiğinde, 0900 ziraat çeşidinde 12. Yıldan itibaren, ağaç başına en az 50 kg. ürün alınabilmelidir.
2 – Ağaçta ana dallar tacın oluşumunu sağlar. Yardımcı dallar ağaca şekil verir. Meyve dalları ise generatif faaliyeti yönlendirir. Bu sebeple meyve ağaçlarının şekillendirilmesi döneminde mecbur kalınmadıkça meyveli dallara dokunulmamalıdır.
3 – Budamaya başlamadan önce ağaçların toplu gelişmesi incelenmelidir. Toplu bir değerlendirme yapılmadan, ana dallar üzerinde hatalar yapılabilir.
4 – Yardımcı dal oluşumu teşvik edilmelidir. Yardımcı dallar, ana dallar üzerinde mümkün olduğu kadar eşit uzaklıkta ve aynı yönde olmalıdır. Ana dallar ile yardımcı dallar arasında rekabet olmamalıdır. Yardımcı dalların ana dal ile yaptığı açının 45 derece civarında olması ve gelişmelerinin de eşit olması ideal ölçülerdir.
5 – Ana dallar arasında gelişme dengesiz ise, kuvvetli gelişen dalların açısını açmak, zayıf gelişen dalların açısını daraltmak; kuvvetli gelişen dalda daha fazla yardımcı dal ve meyve bırakıp, zayıf gelişende dal ve meyve azaltmak gibi tedbirlerle denge kurulmasına yardımcı olunmalıdır.
6– Besin maddelerinin dağılması,depo edilmesi, meyve kalitesi ve gösterişinin iyi olması, ışıktan eşit yararlanma ve kültürel işlemlerin kolaylıkla uygulanabilmesi için ağaçların taç oluşumunda ahenkli bir simetriye özen gösterilmelidir.
7-Dalların kısa kesilmesi vejetatif gelişmeyi, hiç kesmemek- uzun bırakmak- eğmek generatif gelişmeyi teşvik eder. Bu nedenle sürmesi istenen dal kısa kesilmeli, meyve dallarının oluşması isteniyorsa, dallar uzun bırakılmalı veya eğilip bükülmelidir. Dal eğimleri en çok yere paralel halde yapılmalı, yay teşkil ettirilmemelidir.
8-Aynı noktadan yanyana büyüyen aynı kuvvette dal oluşumuna izin verilmemelidir. Bu gibi durumlarda geniş açılı dal bırakılıp, dar açılı olan dal kesilmelidir.
9-Meyve ağaçlarında ana dalların gövde ile yaptıkları açı 45-60 derece arasında olmalıdır. Uygun açılı dallarda meyve gözü teşekkülü erken ve fazladır. Kırılma daha zor, dondan etkilenme ve zamklanma daha azdır.
10-Ağaca tepeden bakıldığı varsayılarak, belli açılar elde edilmeye çalışılmalıdır. Üç ana dal bırakılacak sistemlerde ana dallar arasında 120 derece, dört ana dal bırakılacak sistemlerde 90 derece, beş ana dal bırakılacak sistemlerde 75 derece açı olması idealdir.
11-Şekil verilirken 1 yıllık sürgünlerde mutlaka kesim yapılmalıdır. Kesim, iyi gelişmiş bir dış gözün üzerinden ve dalın 1/3 ‘lük kısmı atılacak (çıkartılacak) şekilde yapılmalıdır. Daha az kesmek dalda boşluklara, daha fazla kesmekse meyve gözü oluşumunun gecikmesine sebep olur.

Budama zamanı :

Budama sadece makasla dal kesimi gibi düşünülmemelidir. Dalların açılarının düzeltilmesi,eğilmesi, bükülmesi gibi uygulamalar da budamadır. Dal kesimi şeklindeki uygulamalar erken ilkbaharda yapılabilirler.
Yaz budaması,ağaçların şekillendirilme yıllarında mutlaka yapılması gereken teknik bir uygulamadır. Yaz budamaları yapılmadan iyi bir taç oluşumunun sağlanması zor olduğu gibi,gençlik kısırlığı devresinin kısaltılması da hemen hemen imkansızdır. Sürgünlerin yeşilden odunlaşmaya başladığı günlerde dal seçimi, eğme, bükme, uç alımı ve gerekliyse dal seyreltme şeklinde yapılmalıdır. Çok erken veya çok geç yapılmamalıdır.
Kirazlarda modifiye-lider şekli genel olarak uygulanabilir. Bir yaşlı, sağlıklı, 120-180 cm. boyunda, kök oluşumu iyi, gövde üzerindeki gözleri hasarsız ve iyi gelişmiş fidanlarla bahçe kurulmalıdır. Usulünce dikilen fidanların tepesi erken ilkbaharda 60-70 cm. yüksekten kesilir. Lider haricindeki dört ana dal yaz mevsiminde seçilir. Ana tacı oluşturacak bu dört dalın açıları düzeltilir. Topraktan itibaren ilk dalın mümkün oldukça aşağıda ve güneybatıya bakmasına gayret edilmelidir. Bazı çiftçiler çok kıymetli ve önemli olan bu dalları traktöre değer düşüncesiyle keserler. Oysa özellikle topraktan itibaren 40-50 cm. yükseklikte, güneybatı yönündeki bir dal ileride görülebilecek olan “güney yanığını” önleme bakımından çok faydalı olacaktır.
Dallar seçilirken aralarında 90 derece civarında açı ile, ana gövde üzerinde 20-25 cm. aralıklarla olmasına gayret edilmelidir. Rakamlar ideal ölçüler olup, mümkün olduğunca bu ölçülere yaklaşılmaya çalışılmalıdır.
Çatı, ana dallar ve açılar teşekkül ettikten sonraki yıllarda aynı kurallarla diğer katlar oluşturulur. Meyveye yatıncaya kadar dal açılarını açmak, yardımcı dal oluşumunu teşvik amacıyla uç kesimleri yapmak, uygunsuz dalları çıkartmak gibi uygulamalar yapılır.
Yedinci yıldan itibaren,lider dal onuncu yıla kadar, her yıl kademeli olarak kesilerek yokedilir. Bu uygulamayla ağaçlar nispeten basık tutulabilirler.
Bakteriyel kanser vb. hastalıkların bulaşma ve yayılmasını önlemek amacıyla budamada kullanılan makas ve testereler çok sık olarak temizlenmelidir. Pratik olarak bir ağaçtan öbür ağaca geçerken mutlaka temizlenmelidir. Bu maksatla dezenfektanlar kullanılabildiği gibi, çamaşır suyu da sulandırılarak kullanılabilir. Bir ölçü çamaşır suyuna 3-4 ölçü su eklenerek basit bir temizleme karışımı elde edilebilir. Makas ve testereler üstübeç veya bez yardımıyla temizlenip, kurulanarak öbür ağaca geçilir. Temizlik budamadan da önemli bir konudur ve mutlaka yapılmalıdır. Budama yanlış yapılsa bile düzeltilebilmesi mümkündür. Ancak, hastalığın kendi elimizle bulaştırılması ve yayılmasının düzeltilmesi çok zor, pahalı ve uğraştırıcıdır.
Kirazlar kalın ve zamansız dal kesimlerinden hoşlanmazlar. bu yüzden dikimden sonraki birkaç yılda taç oluşturulmalı, daha sonra mecbur kalınmadıkça kalın dal kesiminden kaçınılmalıdır. Mecburen kalın dal kesilecekse, budama mevsimi içinde kesilmeli, kesim yeri aşı macunuyla kapatılmalıdır. Hasat esnasında veya başka zamanlarda kırılan, ayrılan,yaralanan dallar ise ağaçlarda kuru olarak bırakılmamalı, ağaçtan uzaklaştırılarak yara yerleri macunlanmalıdır.
Kirazlar genel olarak ömürleri boyunca budama isterler. Budama aynı zamanda kaliteli meyve elde edilmesi için de vazgeçilmez bir uygulamadır.

HASTALIK- ZARARLILAR VE MÜCADELESİ

Kirazlarda yaygın olarak görülen hastalıklar bakteriyel kanser (Pseudomonas syringae ), dal yanıklığı (Pseudomonas morsprunorum ) ve monilyadır. ( Monilia laxa ). Kiraz yetiştiriciliğinin yaygın olduğu yerlerde bakteriyel kanser daha tahripkar ve endişe vericidir. Henüz tamamen kontrol edilebilir olmamakla beraber, bazı tedbirlerle şiddet ve zararı azaltılabilmektedir.

Bakteriyel kanser ve zamklanma :

Kökün dışında ağacın her yerinde görülebilir. Ancak en zararlı hali gövde ve dallarda görülmesidir. Titiz bir incelemeyle dallarda bulaşık yerler görülebilir. İlk belirtisi, bulaşık yerden itibaren, dalın ucuna doğru yaprakların pörsümesi, sararması şeklinde görülür. Bulaşma yoğun ve etkiliyse dalda giderek kuruma görülür ve bakteri gövdeye doğru ilerler. Meyvede enfeksiyon, içeri çökmüş siyah lekeler halindedir. Dalda bulaşık kısmın kabuğu kaldırılırsa kahverengi ve ekşi kokulu bir görüntüsü vardır.
Hastalık etmeni bakteridir. Bulaşmalar Sonbaharda olur. Bakteri faaliyeti yazın durur. Sonbaharda tekrar aktif hale gelir. Yağmur, rüzgar, bıçak, makas, testere gibi aletlerle diğer dal ve ağaçlara bulaşır. Kışı hasta ağaçlardaki kanserlerde, gözlerde, yaprak ve dallarda, bazı yabancı otlar ve dayanıklı dallar üzerinde geçirir. Dallara bulaşma Kasım ile Şubat ayları arasında gerçekleşir. Mücadele programında bu bulaşma döneminin çok iyi değerlendirilmesi gerekir.
Mücadele de birinci tedbir çöğür, aşı gözü, fidan v.b. materyallerin sağlıklı olmasıdır. Fidanlıklarda aşı yerinin yüksek tutulması, gövdenin yabaniden teşkil edilmesi pratik bir fayda sağlayabilir. Bakteri yazın inaktif halde olduğu için hastalıklı dalların temizlenmesi de hasattan sonra Temmuz-Ağustos aylarında yapılmalıdır. Kesimde dalın bulaşık kısmının en az 25-30 cm altından kesim yapılmalıdır. Kesimde kullanılan makas ve testere sık sık dezenfektan veya sulandırılmış çamaşır suyu ile temizlenmeli, yara yeri aşı macunu ile kapatılmalıdır. Budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalı ve yakılmalıdır.
Dallara bulaşma kasım-Şubat arasında gerçekleştiği için en iyi koruyucu ilacı olan bordo bulamacı uygulamaları sık sık bu dönemde tekrarlanmalıdır.
Genel olarak aşağıdaki gibi bir uygulama koruyucu olabilir.
- Sonbaharda yaprakların % 75-90’ı dökülünce % 3’ lük bordo bulamacı,
- İlkbaharda gözler uyanmadan önce % 1’lik bordo bulamacı uygulanır.
Kapama bahçelerin fazla olduğu yerlerde, komşuların işbirliği yaparak aynı anda ilaçlama yapmaları daha iyi korunmayı sağlayacağından işbirliğine gidilmelidir.

Kiraz Dal Yanıklığı (Pseudomonas Morsprunorum) :

İnce dallarda ve sürgünlerde kabukta esmer çökük lekeler görülür. Fazla sayıda ve büyük olan lekeler dalın kurumasına yol açarlar. Lekelere tomurcuklarda da rastlanır. Dallarda lekeler kanser görünüşü alırlar. 1-2 yıl geçince zamk meydana gelir. Yapraklarda sarımtırak lekeler oluşur. Lakeler sonradan kuruyarak delinir. Yapraklar saçma ile delinmiş gibidir.
Etmeni bakteridir. Bakterinin salgıladığı toksin zararlanmaya sebep olur. Konukçular hassasiyetine göre az veya çok etkilenirler. İlkbaharda bulaşık tomurcuklar açılınca bunlardan hastalıklı yapraklar meydana gelir. Bulaşık dallardan da yapraklara bulaşmalar olur. Dallardaki yaralarda yazın bir değişiklik olmaz. Bakteri kabukta gizli olarak kalır.
Sonbaharda hasta yapraklar üzerinde yağmurla sürgün ve dallara geçer. Kışı kabuk üzerinde geçirir. Dala gözlerden çatlak ve yaralardan, budama yerlerinden geçer.
Daha önce bakteriyel kanser için önerilen tedbirler ile mücadelesi yapılır.

Monilya Hastalığı (Mumya=Sclerotinia laxa) :

Kirazların çiçek, sürgün ve meyvelerinde zarar yapar. Çiçeklerin taç yaprakları, dişicik borusu ve erkek organları kahverengileşir. Bu kahverengileşme daha sonra bütün çiçeğe yayılır. Bu olaya “Çiçek Yanıklığı” denilir. Bulaşmış dişi organ meyve oluşturamaz. Kuruyan çiçek demetleri bir miktar sürgünde kalır. Mantar daha sonra çiçek sapından dala geçerek bazen dallarda kanser yaraları oluşturur ve dalı kurutabilir. Çiçekler sapları üzerinde kıvrılır dala yapışır. Bu yapışma demet etrafındaki zamk salgısıyla oluşur.
Meyvelerde genellikle olgunluğa yakınken enfeksiyon yapar. Meyve kabuğunda oluşan bir veya birkaç kahverengi leke ile belirir. Lekelerin etrafında açık kahverengi bir halka vardır. Çürüklük meyve etinin içine doğru gelişir. Fakat çukurlaşmaz. Çürüklük önceleri yumuşak ve kurudur. Bir süre sonra meyve buruşur ve tamamen kurur.
Sürgünde oluşan kuruma ve kanser yaralarına “ sürgün yanıklığı “ denir. İnce dallar tamamen kurur. Kalın dallarda ise yaralar oluşur. Yaralar 1-12 cm. uzunluğunda,kabuğu siyah renklidir. Yara içeriye doğru gelişir. Yaranın etrafında şişkinlik meydana gelir. Yağmurlu ve nemli havalarda yara etrafında zamklanma olur.
Etmeni mantardır. Kışı mumyalaşmış meyvelerde ve kanserleşmiş dallarda geçirir. İlkbaharda, havaların ısınmasıyla spor kümeleri oluşur ve bu sporlar çiçek, sürgün ve meyve enfeksiyonu yaparlar.
Mücadele için sonbaharda görülen kanserli ve mumya çiçekli dal ve kurumuş dalcıklar kesilerek yakılır. Önceki yıllarda hastalık görülen bahçelerde mutlaka ilaçlama yapılmalıdır. İlk ilaçlama çiçeklerin % 5-10'u ’çıldığında; ikinci ilaçlama ise tam çiçekte yapılmalıdır. Etkili maddesi benomyl 50 , carbendazim 50 olan ilaçlar tarım kuruluşlarının önerisiyle kullanılabilir.

Kiraz sineği :

Larvaları meyvelerin etli kısımında beslenerek zarar verir. Hava sıcaklığı 20 derecenin üzerinde seyrettiğinde zararı fazla olur. İhraacatta toleransı olmadığından, mücadelesi mutlaka yapılmalıdır.
Ergin sinek 4-5 mm. boyundadır. Gözleri yeşilimsi mavi, bacakları siyahtır.
Son baharda yapılacak yüzlek sürüm mücadelede oldukça faydalıdır. Kurtlu kirazların gömülmesi gerekir.
İlaçlı mücadele meyveler saman sarısı rengine ulaştığında tarım teşkilatlarının önereceği ilaçlarla yapılmalıdır. Konu önemli olduğu için ilaç etkili maddeleri aşağıda verilmiştir.
Bromophos
Malathion
Diazinon
Trichlorphon
Cartap
Bioteknik anlamda yoğunluk düşük ve orta seviyede ise sarı yapışkan tuzaklarla mücadele yapılabir. Bunların dışında sezonun kurak,bulaşmanın düşük olduğu hallerde kısmi dal ilaçlaması ile mücadele düşünülmelidir.

Diğer zararlılar :

Genel zararlılardan kırmızı örümcek, kabuklu bitler,yazıcı böcek ve yaprak büken zaman zaman önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kırmızı örümceğin hasat öncesi zararları olduğu gibi, hasattan sonraki zararı da çok önemlidir. Hasattan sonra emgi sebebiyle gelecek yılın çiçek gözlerinin zayıf kalmasına sebep olur. Bu yüzden hasattan sonraki bakım ve mücadele çok önem taşır.
Kabuklu bitin problem olduğu yerlerde, kış mücadelesi özellikle önem taşır. Çünkü tahribat hasada yakın dönemde artar. Bu dönemde ise kimyasal ilaç kullanılması hemen hemen imkansızdır. Ayrıca salgılar ( ballama ) sebebiyle hasat zor ve cansıkıcı bir hal alır. Ürün kalitesi düştüğü gibi ağaç da kuvvetten düşer ve belki de kurur. Çiftçilerimizde kışlık yağların ağaç gelişimini durdurduğu şeklinde bir kanaat vardır. Düzenli bakılan ve ilaçlamanın zamanında yapıldığı bahçelerde bu kanaat doğru değildir.
Kış mücadelesinde “kışlık yağlar “ kullanılır. Yaygın olarak iki formülasyonu vardır. Bunlardan birisi gözler uyanmadan önce, don olmayan ,sakin bir günde kullanılır.
1- Petrol yağı 65 + DNOC 1.57 7 lt./95 lt. suya
2-Petrol yağı 72 + DNOC 2.4 3 lt./ 97 lt. suya.
Yazıcı böcekler de zaman zaman tahripkar olabilmektedir. Saldırıya uğrayan ağaçlar 2-3 yılda tamamen kuruyabilir. Genellikle bakımsız bahçelerin problemi olmakla birlikte, iyi bir mücadele programı yapılmadığı zaman yaygın ve genel bir problem haline gelmektedir. Bakımlı ve güçlü ağaçlara yumurta bırakmazlar. herhangi bir sebeple ihmal edilmiş bahçeler, çoğalma ve kışlama için çok uygundur. Bu yüzden sulama, gübreleme, budama eksiksiz yapılmalı ve bahçede kuru dal , çalı, çırpı bırakılmamalıdır.
Mart, haziran ve eylül aylarında yılda üç defa ağaçlara kuru tuzak dallar asılıp; talaşlanma başladığında bu tuzak dallar yakılarak mücadele yapılabilir. Kimyasal mücadelede ergin çıkışı önemlidir. Kuru dallardan ergin çıkışı görülür görülmez ilk ilaçlama; bundan 10- 15 gün sonra ikinci ilaçlama yapılır. İkinci nesil için temmuz- ağustosta gözlemlerle ergin çıkışı takip edilip ilk ilaçlama; 10-15 gün sonra ikinci ilaçlama olmak üzere yılda dört defa ilaçlama yapılmalıdır. Kullanılacak ilaçlar ve mücadele programı için tarım kuruluşları ile birlikte çalışılmalıdır. Kullanılabilecek etkili maddeler aşağıda belirtilmiştir:
Carbarly 50 WP 100 lt. suya 200 gr.
Carbarly 85 WP ,, 100 gr.
Methiocarb 50 WP ,, 150 gr.
Azinphos Etyl 25 WP ,, 300 gr.
Azinphos Methyl 25 WP ,, 300 gr.
Kırmızı örümcekler hem bitki özsuyunu emerek hem de salgıladıkları toksik maddelerle zararlı olurlar. Yapraklarda önce beyaz, daha sonra sarı- kahverengi lekeler meydana gelir. Bu lekeler birleşerek yaprağın kuruyup ölmesine, dolayısıyla önemli derecede ürün kaybına sebep olurlar.
Bazı türleri çiçeklerin çanak yapraklarını ve çiçek buketlerindeki taze yaprakları emerler.


GAM YÜKLERİ İLE YÜKÜMÜZ TUTTUK

Aşık ÖMERden

Gam yükleri ile yükümüz tuttuk
Hicran katarının kervanıyız biz
Feleğin ağusun aşında bulduk
Mihnet tekkesinin mihmanıyız biz

Hakikat yolunu tutmuş gideriz
Kemlik edenlere iy'lik ederiz
Hazret-i Hüda'nın emrin tutarız
Rah-ı hakikatın rehvanıyız biz

Ey Ömer aşk ile irfan yoluyuz
Serv-i tubaların servi dalıyız
Bizi sevenlerin biz de kuluyuz
Sevmiyenin şah ü hakanıyız biz

Bağrıma Ekin Tohum

Bağrıma ekin tohum
Yeşersin sakin ruhum


Milyonlarca yıl ben de
Yemyeşildim mutluydum
Canlılar gezdi tende
Sevgiliydim kutluydum


Bana ekseniz tohum
Gülümser temiz ruhuım


Ağaçlıydım ev oldum
Dallarım kuşa yuva
Sincaplara üst yoldum
Şen şakraktı dağ ova


Hasretim verin tohum
Murada ersin ruhum


Sel götürmesin beni
Sular şarkı söylesin
Yel üfürmesin emi
Çiçeklerle söyleşin


Bir kazma ve bir tohum
Sabırsız bekler ruhum

11.Şubat 2008

Mevlüt Yanar



Erişilmez

Bir erişilmeze duyulan özlem
Ruhları ateşte tava getirir
Dünya avucunda hükümdar olur
Belki mevlasına çabuk yetirir

Mevlüt Yanar

HADİM ADININ KÖKENİ
Hadim adını Keykubad’ın valisi Kamerüddin Hadim Bey den almıştır. (Büyük Sultan Alaaddin Keykubad Hadim Ermenek üzerinden Silifke’ye ordu yürütüp bölgeyi Ermenilerden temizleyince Kamerüddin Hadim Lala yı yöreye yönetici yapmış, onun başarılı yönetimi bahsedilen yerlerin Hadimeli olarak adlandırılmasını sağlamıştır.

Konuyla ilgili makalem Hadimin sesi gazetesinde 1994 te yayımlanmıştı. Bu konuda ipucu bilgileri Prof Osman Turan ın “Selçuklular Zamanında Türkiye” adlı eserinde bulunmaktadır.) Selçuklu sonrası Hadim İli Karaman Beyliğinin vatanı olunca İklim-i Karamanın bir parçası olmuş ve önemini yitirmiştir. Ancak idari birim olarak Merkezi bazen Pillonda (Taşkent-Pirlerkondu-Philedelfia…), bazen Hadim olmak üzere varlığını sürdürmüştür. 18.Yüzyılda Ebu Said Muhammed Hadimi’nin ülke çapında bilim ve tasavvuf adamı olarak ünlenmesi Hadim’i de Osmanlı Ülkesinde hatırı sayılır konuma yükseltmiştir. Zaman zaman Karaman ilçesine bağlanan Hadim 1926 da Hakettiği ilçelik ünvanını tekrar kazanmıştır.

http://www.gezlevi.com/2014/01/hadim-adinin-kokeni-hadim-nedir-nedemek/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol