Her Yönüyle Korualan
Gezlevi’yi sahasında en iyi ve teferruatlı inceleyen kitap.
Yazarı sayın emekli öğretmenimiz Bilal Erdek. Takanlar sülalesinden olup 1960 lı yıllarda Gezlevi ilkokulunda öğretmenlik,yöneticilik yaptı.
Zamanında ben de ilkokula gidiyordum.Okul bahçesi çok iyi düzenlenmiş bir çiçek bahçesi haline getirilmişti. Çok sert ve disiplinliydi. Bir tane çiçeğe basmanın mümkünatı yoktu.
İşte Emeklilik yıllarında uzun bir süreyi kitap için harcayan sayın müdürüme teşekküre vesile olması için bu yazıyı yazıyorum.
Aynı zamanda kitap içeriğinde gördüğüm bazı mevzular ve bilgiler hakkında eleştiri getirmek istiyorum.
Eleştirilerim kitabın önemini asla düşürmeyeceği gibi bu konuda yeni arayışları da gündeme taşıyabilecektir.
Kitapta Gezlevililerin orta Asyadaki Gözleve şehrinden geldikleri sıkça vurgulanmış. Oysa onca araştırmama rağmen Orta Asya’da Gözleve veya benzer isimli bir şehri tarihsel ve günümüz sürecinde bulamadım. Dünya’da sadece iki Gözleve veya Gezlevi var. Birisi Konya ili sınırları içinde ki bugün Korualan olarak ismine ihanet ettiğimiz kasabadir. Bir diğeri ise Kırm’da Karadeniz kıyısında Gözleve veya Gezlev diye adlandırılan büyükçe bir şehirdir. Yani Orta ASya'da Gezlevi veya benzer isimli bir yerleşke yoktur.
Gezlevililerin Karamanoğulları ile birlikte Avşar boyundan olduğu da sık dile getirilmiştir. Karaman ve Karaman oğullarına yakınlık birçok özelliği ortak kılabilir,ama Taşkent Avşar kasabası ile Gezlevi arasında özellikle kelimelerin aynı olmadığı açıkça görülür. Mesela Avşar’da anahtara “gora” denirken Gezlevi’de “kinit” denmekte, bir süreliğine Avşar'da 1974 yılında mukim olmuştum benzer kültürel özellikler yaşamadım. Ama diğer bazı köylerle ortak özelliklerimiz daha çabuk farkedilir. Mesela Bozkır Aslandaş köyü de Gezlevi gibi ayşe adını “Haşşa” olarak telaffuz eder. Bütün bunlara rağmen bu konuda kesin sonuca ulaşmak zordur. Belki Avşar boyundanızdır. Benim kanaatim Aydınlı aşiretinden olduğumuz yönündedir.
Benim bu konuda bilhassa Aşık Ömer'le ilgili çalışmalarımda farkettiğim husus şudur.
Anadolu’da dağınık durumda yaşayan Türk boyları arasında hiç kimsenin dikkat çekmediği bir grup da vardır. Nasıl ki “Karakeçili,Horzum,Honamlı, sarıkeçili vs “ gibi Türk gruplar varsa AYDINLI isminde geniş bir aşiret veya boyda vardır. Aydınlı aşireti Balıkesirden,Muğladan,Antalyadan Konyadan ta Kayseriye kadar uzanan alanda dağılıp obalar kurmuş bir topluluktur. İşte Aydınlı aşiretinin yaşadığı bu geniş coğrafya “Aydıneli”dir. Yani bugünkü Aydın vilayeti değildir. Aydın kentini Germiyanlı Aydınoğlu Mehmet Bey kurmuştur. Uzunca bir süre Aydın şehri Güzelcehisar olarak adlandırılmıştır.
Aşık Ömer “Vatan-ı aslimiz Aydınelidir---- Tehi sanman Ömer Gezlevili’dir” derken Konuyu ayan beyan ortaya koymuştur ama bu ifadeyi doğru anlayan bir edebiyat tarihçisi bugüne kadar bir eser ortaya koymamıştır.
Aşık Ömer Aydınlı aşiretinin Gezlevi obasındandır. Çeşitli kitaplarda ve mevzu ettiğimiz Korualan kitabında ekonomik zorluklar nedeniyle Aydın'a çalışmaya gidildiği,”Aydına gitmek” deyiminin hala yaşadığı ifade edilerek Aşık Ömer imaen de olsa Aydın’a verilmektedir. Sayın Hocam Bilal Erdek celali isyanlarıyla tımar sisteminin bozulduğu dolayısıyla ülke içi seyahat yasağının kalktığını ifade ediyorsa da 19. Yüzyıla kadar Osmanlı ülkesinde çiftbozanlık sıkı takip altındadır. Yani Gezlevi'lilerin tımarı terkedip yasal olarak o zaman Güzelcehisar denilen yöreye gitmeleri mümkün değildir.
Zaten kırlıların yani Aydın’a çalışmaya giden Bozkır Hadim yöresi insanının bu yöreye adım atması yani çalışmak için gitmesi, İzmir –Aydın demiryolunun yapıldığı 20. Yüzyılın başlarında vuku bulmuştur. Özellikle meyan kökünün ilaç sanayiinde kullanılması ve Tren yoluyla İzmire götürülüp ihraç edilmesi işgücü talebini artırmış ve Aydına yöre insanımız yaklaşık 40-50 sene çalışmaya gidip gelmiştir. Meyan sökümünden sonra Orman dikimi meşguliyetleri olmuştur. Pamuk çapası da hakeza...
“Aydına gitmek” deyimini zorlamayla açıklayanlar “Aydıncı gitmek” deyimini pek ele almamışlardır.
Olay şudur. Gezlevililer ekonomik olarak zorda kaldıklarında aynı aşiretten akrabalarının yanına gitmişlerdir. Aydınlı aşireti neredeyse oraya... Antalya’ya,Çukurovaya,Muğlaya,Güzelcehisar’a vs. Her gittikleri yer Aydın'dır onlar için... Nerden gelirlerse gelsinler Aydın'dan gelmişlerdir.
“Aydıncı gitmek” karıkoca kavgası veya geçimsizliği sonucu kadının geçici bir süre baba evine gitmesidir. İşin ilginçliğine bakın ki para-pulla ilgisi yoktur. Gelin,baba evine veya akrabalarının evine gittiğinde buna aydıncı gitti deniyorsa gittiği yerin Aydınlı aşiretine mensup aile veya akraba evi oluşudur.
Beşik kertme olayıyla ilgili bir bilgi de var kitapta. Gezlevililerin “beşik kertmesi” geleneğini yaşattıkları ifade edilmekte. Eğer matbaa hatası değilse bu bilgiye şiddetle karşı çıkmak gerekir. Beşik kertmesi olarak evlenen hiç bir kimseyi ne duydum ne tanıdım. (sayfa 175-4. Paragraf)
Ali Demirin kahvehane duvarındaki kabartmaların Yalnızkaya'dan getirildiği belirtilmiş, o bina benim gençliğimde yapılmıştı ve taşların “Yarıcak Yaylasından” getirildiği söylenmişti.
Keçilerin boynuzlarına çıra bağlayıp düşmanı kovma hikayesi Ermenek çevresinde geçiyor diye anlatılmış. Benzer hikayeler her yerde olabilmekte ama Gezlevilileri ilgilendiren bu olay ebemden dinlediğime göre şöyle olmuştur. Ebem Ahmetusta kızı Şerife 1965 lerde vefat etmiştir.
Gezlevi obası Ağıpınarındadır. Yalnızkaya'da hıristiyanlar muhtemelen Rumlar bulunmaktadır. Rumlar yeni yerleşen komşularıyla geçinemekte tartışmalar çatışmalar eksik olmamaktadır.
Gezlevi obası Rumlarla baş edecek nüfusa sahip değildir. Bir akşam davarların boynuzlarına çıralar bağlayıp ateşlerler ve sazak sarpına doğru sürerler. Yalnızkayadan,üzerlerine gelen binlerce ışığı farkeden Rumlar “Çıralısı bu kadar,çırasızı nekadar?.. Altmışaltı pınarlı çaldağlarımız ah...” diyerek kaçmışlar.
(sayfa 22. 5. Paragraf)
Kurt Musa ve Seyid Bayram Veli hikayesi de biraz değişik anlatılmış olup, Bayram Seydi’nin bedduası sikkelerinin çalınıverilmesi üzerine Dedemköyü Karabeleninde Gezlevi’ye dönerek yapılmıştır. Bu konu Kulyanar sitesinde “Yahı Bizim Oğlan Köpeklerin Gurt ola” hikayesinde işlenmiştir.
Oyunlar bahsi çok güzel hazırlanmış olup, unuttuklarımızı hatırladık. Yalnız topaça katır denilmesi doğru değildir. Katır daha uzun ve dik,kamçıyla çevrilen bir oyuncak olup,topaç gibi ip sarılarak fırlatılıp atılmaz. Topaç,topak olup fırlattıktan sonra dönmesini artıracak bir işlem yapılamaz.
Her yönüyle Korualan kitabında tarihi bölüm anlatılırkende çok uzun ve gereksiz teferruata girilmiş. Oğuz kağanın altı oğlu ve 24 türk boyu anlatılmış, İsaurialılardan çok uzun bahsedilmiş,hatta İsrailiyat dediğimiz Yahudi kültürü unsurları insanlığın geçmişiyle ilgili yad edilmiştir. Bu bölümler çıkarılsa veya özetlense okuyucular daha memnun olurlar kanaatindeyim.
Sayın Hocam Bilal Erdek e tekrar tekrar teşekkür ederken uzun ve sağlıklı yaşayarak bilgilerinden istifade etmemize imkan sağlamasını dilerim.
Eğer Bilal Hocam bu kitabı yazmasaydı neleri kaybedecektik. Bunu ben anlatmayım lütfen kitabı alın elinize ve farkedin güzellikleri.
Mevlüt Yanar
Emekli öğretmen